Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Terörü önleyeceğim derken

Son zamanlarda iktidar olsun, muhalefet olsun, siyasetçilerden terörü önlemek maksadıyla çeşitli açıklamalar gelmektedir. Yapılan açıklamalara bakıldığında, terörle mücadele ederken demokratik açılımın devam edebileceği, Türkiye Cumhuriyeti’nin Türkiye Birleşik Devletleri’ne dönüştürebileceği, Oslo görüşmelerine benzer şekilde görüşmeler yapılabileceği, görüşmelere İmralı’nın da dahil edilebileceği, görüşmenin sadece örgütün silah bırakması şartıyla yapılabileceği gibi hususların ön plana çıktığı görülmektedir.
Ancak bunlardan hiçbirinin mevcut soruna çözüm getirebileceğini söylemek mümkün değildir. Hatta hayata geçirilmesi halinde Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasını, bütünlüğünü ve güvenliğini derinden tehdit edebilecek, etkileyebilecek niteliktedir. Bu beyanların terörü durdurmak bir tarafa, terörü daha da arttırabileceği dikkate alınmamaktadır. Yaşanan olaylar da bu durumu teyit etmektedir.

***

Terör örgütü önce alan hâkimiyeti sağlayabilmek maksadıyla Şemdinli, Beytüşşebap gibi bölgelerde eylemlerini artırmış ancak bunda başarılı olamamıştır. Kurtarılmış bölge yaratma çabalarından sonuç alamamıştır. Bunun devamında halk hareketini başlatıp, durumu “Arap Baharı”ndan esinlenerek “Kürt Baharı”na dönüştürme düşüncesini de gerçekleştirememiştir.
Bunlar gerçekleşmeyince eylemlerini, hem kırsal kesimde hem de yerleşim merkezlerinde münferit olaylar şeklinde artırmıştır. Olaylar sadece kritik bölgede değil, ülkenin çeşitli yerlerinde cereyan etmekte ve ülkenin her yerinin güvensiz olduğu mesajı verilmeye çalışılmaktadır.

***

Terör olaylarının gittikçe artmasının asıl sebebi, siyasilerin görüşme yapılabileceği yönündeki beyanlarının gittikçe artması, hatta bir şekilde görüşmelerin yapıldığına ilişkin ifadelerinin olmasıdır.
Terör örgütünün amacı da devletle müzakere masasına oturmak ve isteklerinin karşılanmasına imkân yaratmaktır. Bölücü siyaset yapan siyasi partinin de tek çözümün örgütle ve İmralı’yla görüşme yapmak olduğunu beyan etmesi de bu tespiti güçlendirmektedir.
Siyasetçilerin birçoğu müzakere yönünde niyet beyan etmektedir. Ayrıca hükümetin en yetkili mensupları, örgütle ve İmralı’yla görüşme yapılabileceğini ifade etmektedir.
Terör örgütü eylemleriyle kamuoyunu maniple etmeye devam etmektedir. Örgütün eylemlerini, yönetimi ve kamuoyunu çaresizlik içine düşürüp, siyasetçileri bu şekilde düşünmelerine yönlendirmek maksadıyla artırdığı değerlendirilmektedir. Ancak kamuoyunun çoğunluğu bu düşünceyi henüz kabullenmiş durumda değildir.
Kamuoyunun çoğunluğunu, örgütle ve İmralı’yla görüşme yapılması düşüncesine alıştırmak üzere, yönetim tarafından propaganda faaliyetine girişildiği de görülmektedir.

***

Terörün şiddetli olduğu bir ortamda onunla masaya oturmak, mağlubiyeti kabul etmek anlamına gelir. Bu da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yakışmaz. Türk Milleti bunu kabullenemez. Kabullenirse bunda bir yanlışlık veya yanlış yönlendirme var demektir.
Bu şekilde bir strateji izlemenin, terörü önlemek bir yana, gittikçe şiddetlendireceği dikkate alınmalıdır.
Teröristlerin, isteklerini kabul ettirmek üzere masaya oturacakları aşikârdır. Nihai istekleri ise cümle âlem tarafından bilinmektedir.
Esas konunun bölücülük, terörün de onun bir aracı olduğu unutulmamalıdır. Askeri alanda mağlup edilip, tam etkisiz hale getirilmesi tek çaredir. Bölücü siyasetin etkisizleşmesi de bunun gerçekleşmesiyle doğru orantılı, hatta kendiliğinden olacaktır.
Teröristleri etkisiz hale getirdikçe yenilerinin yerine konduğu görüldüğünden, bir taraftan yurt içindeki başarılı mücadeleye devam ederken, sıklet merkezi yapılarak ,liderlerinin ve kaynağının da yok edilmesi için sınır ötesi harekât üzerinde durulmalıdır.
Bunu yaparken yurtiçinde uygulanan ve başarıyla uygulanan yöntem izlenmelidir. Bu da; sağlıklı bir istihbarata dayanan, özel birliklerle icra edilen, genel maksat ve taarruz helikopterleriyle desteklenen ve ardı ardına gerçekleştirilen nokta operasyonları şeklindeki “uçar birlik harekâtı”dır.
Mücadelenin tabiatında şehit de olmak vardır, gazi de. Verilen bunca mücadele görmezden gelinmemelidir.
Mücadeledeki asıl unsur olan TSK’nın moral ve motivasyonuna etki eden yaşanan olayların ve etki edebilecek olan gelişmelerin, sağlıklı bir şekilde gözden geçirilmesi ve analiz edilmesinin faydalı olacağı değerlendirilmektedir.
Siyasi kararlılığın yanında, siyasi ve hukuki desteğin önemli olduğu, güven ortamı yaratılmasının başarıyı artıracağı dikkate alınmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları