Terörsüz Türkiye'den terör bataklığına...
Bölücü terör vahşetini sürdürüyor, azdıkça azıyor. Terörsüz bir Türkiye’den terör bataklığındaki bir Türkiye’ye nasıl ve niçin gelindi? Bu acı ve tehlikeli gerçek, bir türlü görülemiyor veya görülmek istenmiyor. Kafaları karıştıran, birliğimizi bozan her türlü kirli propaganda alabildiğine serbestçe yapılıyor. Müthiş bir beyin yıkama operasyonu yaşanıyor. Hem de 24 saat aralıksız olarak. Bunu güçlü medya desteğiyle bölücü örgütler yapıyor, içimizdeki dış kaynaklar ve işbirlikçileri yapıyor. Yasalar işlemiyor.
Özetle ortada; ne kanlı terörü durduracak çok yönlü bir program, ne de zihinlere saldıran bu yıkıcı saldırıları çürütecek aydınlatma gayreti vardır.
Bu ortamda, İmralı terörü yönetmeye devam ediyor. Bölücü parti mecliste, kamu kuruluşu olan belediyeler terör üssü gibi. PKK yatakçısı, akan kanda bebek katili kadar payı olan Barzani eşkıyasına, devleti temsilen “ağabey” deniliyor, dost ve büyük bir ülke başkanıymış gibi karşılama törenleri düzenleniyor.
Demek ki bütün bunlar uygun ve meşru görülüyor ki, yapılıyor. Bu mantığı, bölücülerin isteklerini “Açılım” adı altında bir bir yaparak, terörün hedefine ulaşmasına değil de, önlenmesine yarayacağını zanneden ve inatla sürdürülen politikada da görüyoruz.
Erdoğan salı günü gurup konuşmasında bu politikayı şöyle tekrarladı: “Teröre rağmen demokrasi dedik, teröre rağmen hukuk dedik, teröre rağmen hak ve özgürlükler dedik.... ne zaman Hükümet hak ve özgürlükler alanını geliştirmeye çalıştıysa, bu saldırılar da işte o zamanlarda yoğunluk kazandı... iktidar olduğumuz andan itibaren attığımız adımlar, hak ve özgürlükler alanında,... hep şunlar söyleniyordu: Sadece olağanüstü hal kalksın yeter, diyenler vardı. Bu iktidar bunu kaldırdı mı? Kaldırdı. TRT Şeş’le bölgede yayın, bunu başlattı mı? 24 saat devlet bir kanalını buna tahsis etti. Ana dilinde kurslar açmak, buyurun açın dendi mi? Dendi. Ana dilini git öğren, rahatlıkla öğrenebilirsin; bu da başladı. Bütün bunların yanında reklamlarını vesaireleriyle kendi ana dilleriyle yapma imkanı açıldı mı? Açıldı.
Şu anda Türkiye, milli birlik ve kardeşlik (PKK açılımı) projesiyle Türkiye teröre çözümler üretiyor, birliğimizi kuvvetlendiriyor. Terör yöntemiyle eğer bir yere ulaşacağınızı zannediyorsanız hiçbir yere ulaşmanız mümkün değil.”
Evet PKK da, “demokrasi”, “hukuk”, “hak” ve “özgürlük” demiyor mu? Devleti bölmek için serbestlik istemiyor mu? O halde Erdoğan’ın, “Teröre inat demokrasi ve özgürlük diyeceğiz” sözü, bir aldatmaca değilse nedir? Zaten bu gerçeği kendisi itiraf ediyor. Aynen diyor ki; “Ne zaman Hükümet hak ve özgürlükler alanını geliştirmeye çalıştıysa, bu saldırılar da işte o zamanlarda yoğunluk kazandı...” Madem durum böyle ise, niçin “inadına demokrasi ve özgürlük” deniyor? Yine terör bölgesinde olağanüstü durum var, siz olağanüstü hal ilan edecekken, “hak” ve “özgürlükleri” genişletiyor, bununla da övünüyorsunuz. Bu PKK’nın işini kolaylaştırmak değil mi?
Geçmişten ders alınsa...
1984, Özallı yıllar. Eruh-Şemdinli baskınıyla başlayan terör saldırısı, 1991 ve 92’lere gelindiğinde, kırsalda ve bölge şehirlerinde hakimiyet sağlamıştı. TBMM’de siyasi partisi vardı. Zamanın hükümetleri ne yaptı hatırlayalım. 1993 ve takip eden yıllarda, önce TBMM’deki bölücü parti milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırıldı, adalete teslim edildi, cezalandırıldı. PKK’ya karşı çok yönlü bir mücadele yapıldı, sonucunda örgüt şehirlerden ve kırsaldan kovuldu, yok olma noktasına getirildi. 1998’de Bebek katili Suriye’den çıkarıldı ve yakalanarak yargılandı, idama mahkum edildi. Terör ihanetinin kökü kazındı.
Sonuç: Bir olan milleti, etnik gruplara ayırarak terörle mücadele yapılamaz. Çünkü PKK da bunun için terör yapıyor.