Terörle mücadele birlikleri ve sınır güvenliği
Terörle mücadelede polisin daha etkin kullanılması, yeni yöntemler oluşturulması ve 1990’lı yıllarda olduğu gibi, polis özel harekât timlerinden de istifade edilmesi söz konusudur. Evvelki haftaki yazımda bu konu açıklanmaya çalışılmıştır.
Terörle mücadelede daha etkin görev icra edilebilmesi için, 1 Jandarma ve 5 Kara Kuvvetleri komando tugayının operasyonel ünitelerinin uzman erbaşlardan oluşturulması tamamlanmıştır. Bunlar: görev yapmaya devam etmektedir. Hudut birliklerinin sınırdaki erlerinin, kondisyon açısından sürekli üst seviyede bulundurulması, araziye ve şartlara intibaklarında ve görevlerinde devamlılık yaratılması maksadıyla, sözleşmeli statüde görev yapabilmesi için düzenlemelere de başlanmıştır.
Sınır birliklerinde, subay, astsubay ve uzman erbaşların yanında sözleşmeli erlerin de yer alacak olması, sınır ordusu veya sınır polisi gibi kavramlarla karıştırılmamalıdır. Yapılan düzenlemelerle, terörle mücadelede mecburi askerlik yapanların hiç olmayacağı anlamı da çıkarılmamalıdır. Mücadelenin boyutu, arazinin genişliği ve durumu göz önünde tutularak, operasyonel üniteleri uzman erbaş olan komando tugayları ile diğer komando birliklerinin kullanılmasına ve gerektiğinde diğer birliklerin de görev almasına devam edilmelidir.
Mükellefiyet yoluyla vatan görevini ifa eden Mehmetçiği, “20 yaşında ana kuzusu” ve
“3 ay eğitimle teröristin önüne sürülen kurban” gibi sıfatlarla zavallı olarak göstermenin de maksatlı ve olumsuz bir psikolojik propaganda olduğunu bilmemiz gerekir. Mehmetçiğin bugüne kadar Kurtuluş Savaşı’nda, Kore’de, Kıbrıs’ta ve özellikle 1990’lı yıllarda yapılan terörle mücadelede ve halen tüm görevlerde, kahramanca başarılı olduğu unutulmamalıdır.
1999’a gelindiğinde terörü askeri alanda mağlup eden ve gündemden düşüren bu Mehmetçiktir. Her olay, Mehmetçikten vazgeçerek TSK’nın tümünün profesyonel yapılması, bedelli askerlik ve askerliği kısaltma gibi konular için istismar edilmemelidir. Tüm askeri profesyonel olan ABD ordusunun da, Irak ve Afganistan’da 10 yıl içinde verdiği kayıp, TSK’nın 30 yılda verdiğinden çok fazladır. Sakat kalanlar ile psikolojik depresyon geçirenlerin ise 100.000’lerle ifade edildiği dikkate alınmalıdır.
Sınır polisi kavramı ise, AB müktesebatı içinde yer alan ve sınır bölgesinde görev yapan polis demektir. Görevi, uyuşturucu, silah, insan dahil olmak üzere her türlü kaçakçılığın, münferit veya kitlesel göç hareketlerinin önlenmesidir. Bu çerçevede görev sahasında vuku bulabilecek terör dahil, asayişi olumsuz etkileyebilecek olan durumlara müdahaledir. Ancak bu ünitelerin, Avrupa şartlarında görev yapmak için oluşturulduğu unutulmamalıdır.
Avrupa ülkelerinin komşuları, tehdit algılaması ve karşılaştığı durumlar ile Türkiye’nin bulunduğu coğrafya, komşuları, jeopolitik durumu ve tehdit algılaması karşılaştırıldığında aralarında hiçbir benzerlik yoktur. Bu AB müktesebatını, şablon gibi Türkiye’de uygulamak mümkün değildir. Güvenlik zafiyeti yaratır. Müktesebat açısından yapılmasında zaruret varsa, tehdit algılamasına bağlı olarak, gerektiğinde süratle Jandarma dahil TSK ile değiştirilmek veya takviye edilmek üzere, Bulgaristan gibi sınırların uygun olabilecek çok kısıtlı bölgelerinde kullanılmak üzere, sınırlı sayıda teşkil edilebilir.
Terörle mücadele sadece operasyon demek değildir. Teröristin amacı, bölgede hâkimiyet kurmaktır. Bu nedenle güvenlik güçlerinin bölgede faaliyette bulunarak alana hâkim olması ve orada devletin varlığını hissettirmesi gerekir. Bu faaliyetler esnasında bazı terörist saldırılar olabilir. Terörist saldırı olacak diye faaliyetlerin kısıtlanması, terör örgütünün bölgede etkinlik sağlaması anlamına gelecektir. Bu nedenle TSK’nın tüm kara ve hava unsurları, gerektiğinde deniz kuvvetleri bu mücadelede yer almaya devam edecektir. Bu açıklamaların dışındaki arayışlar ihtiyatla karşılanmalıdır.
Terörle mücadelede yer alan, Jandarma dahil TSK’nin, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ve buna istihbarat alanında destek veren MİT’in, başta istihbarat elde edilmesi ve paylaşımı olmak üzere, operasyon dahil bütün faaliyetlerinde tam bir koordinasyon ve işbirliği içinde hareket etmesi son derece önemlidir. Mücadelenin kurumlar arası çekişme ve küskünlüğe meydan vermeden en iyi şekilde başarılması, ülke güvenliğinin birlik, beraberlik ve işbirliği içinde sağlanması, bunu olumsuz etkileyecek her türlü beyan ve davranışlara müsaade ve müsamaha edilmemesi zaruridir.