Teröristten medet ummak
Terörün sona erdirilmesi ve gündemden düşürülerek huzurlu ve istikrarlı bir ortamda yaşanması arzu edilen bir durumdur. Bunu sağlamak maksadıyla yurtiçinde ve dışında tedbirler alınması, girişimlerde bulunulması, sonuç alınarak başarı sağlanması hepimizin isteği ve beklentisidir. Ancak bu girişimleri yaparken konunun esasını kaçırmamak, terörün siyasi hedeflerinin olduğunu hesaba katmak gerekir.
Türkiye’deki sorun, etnik esasa dayanan bölücülüktür. Tam adıyla Kürtçülük hareketidir. PKK bölücü terör örgütünün amacı da, Kürtçülük konusunu hem iç, hem de dış kamuoyu platformuna taşıyarak dikkat çekmek ve kabul ettirmektir. Bu konuda siyaset yapanların, medyada sürekli olarak Kürtçülerin isteklerini tekrarlayarak halkı bu isteklere alıştırmaya çalışanların amacı da aynıdır. Bölücü terör ve bölücü siyaset, birbirinden güç alır ve destekler. Siyasetin tıkandığı yerde terör devreye girerek tıkanan siyasetin önünü açmaya çalışır. Bazen at başı hareket ederler. Siyaset için elverişli ortam yaratıldığında terör geri planda durabilir.
Referandum öncesinden itibaren PKK terör örgütü arka arkaya eylemsizlik kararları almış ve seçim sonuna kadar bir eylemsizlik kararı aldığını da açıklamıştır. Ancak örgüt halen varlığını devam ettirmektedir. Hatta almış olduğu eylemsizlik kararı ile kazanacağı zamanı, son dönemde yıpranmış olan yapısını tamir etme fırsatı olarak da kullanabilecektir. Örgüt, ne kendini feshetmiş, ne tasfiye etmiş, ne de teslim olmuştur. Örgüt bu durumuyla, beklentilerin karşılanmaması halinde yeniden eylem yapabilme inisiyatifini elinde tutmaktadır.
Burada acı olan konu, örgütün ağzının içine bakmak, ondan bir eylemsizlik kararı çıkmasını beklemek, bu kararların alınabilmesi için devlet olarak İmralı ve Kandil ile dolaylı görüşmeler yaparak bir diyalog ortamı oluşturmak, onlardan medet ummaktır.
Etnik kökenli siyaset yapanlar ile terör yapanların seçim sonrası beklentisi yeni bir anayasadır. Yeni anayasada beklenti, mevcut anayasanın başlangıç bölümü ile değişmeyen maddelerine yer verilmemesi, tek uluslu ve üniter yapıdan vazgeçilmesi, devletin yapısının değiştirilmesidir. Kürtçenin eğitim dili olarak kullanılmasından demokratik özerkliğe kadar uzanan bir yelpazede isteklerinin yeni anayasada yer almasıdır. Seçime kadar olan süreçte operasyonların durdurulması, KCK tutuklularının serbest bırakılması, İmralı’nın şartlarının iyileştirilmesi ve en önemlisi, İmralı ile müzakere edilebilme ortamının yaratılmasıdır.
Diyalog ortamında nelerin görüşüldüğü bilinmemektedir. Ancak İmralı’nın diyalog ortamından müzakere ortamına geçildiğini ifade etmesi son derece manidardır. Gelinen aşamada, bir tarafta etnik kökenli siyaset yapanlar ve bölücü terör örgütü, diğer tarafta devletin organları olmak üzere, birbirlerine karşı durum almaya çalışan iki taraflı bir manzara ortaya çıkmıştır. Hatta TSK ile PKK’nın birbirlerine karşı üstünlük sağlayamadığı ifade edilerek PKK ile TSK eşdeğer tutulmaya çalışılmıştır. Konunun gerektiğinde uluslararası boyuta taşınacağı ve dışarıdan müdahale imkânlarının aranacağı tehdidi ile de karşılaşılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ulus devlet, üniter devlet, laik devlet esası üzerine oturtulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes kanunlar ve fırsatlar önünde eşittir. Etnik köken, din, mezhep, renk, cinsiyet farkı gözetilmez. Etnik kökeni ne olursa olsun hiç kimseye, tanınan bireysel haklardan daha fazlası verilemez. Kolektif haklar ise söz konusu dahi olamaz. Devlet ve hükümet yetkililerinin, bölücü siyaset yapmayan bütün siyasetçilerin bunu açık ve net olarak ifade etmesi, günü ve dönemi kurtarmak adına farklı veya muğlâk ifadelerden kaçınması son derece önemli ve gereklidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ülkesi ve milleti ile bütünlüğü, güvenliği ve kuruluş felsefesinin öngördüğü yapısının muhafazası, her türlü düşüncenin önündedir. Bunu sağlamak için siyasi kararlılık elzemdir. Bulunulan durumdan çıkışta birinci şart, PKK terör örgütünün teslim olması veya askeri alanda bir daha mağlup edilmesi ve gündemden çıkarılmasıdır. Devlete, terör örgütünden, onun liderlerinden ve etnik kökende siyaset yapanlardan medet ummak yakışmaz.