Terörist üreten bir iktidar!
Esenyurt’ta, seçim bürosunun açıldığının daha birinci günü MHP terörist baskınına uğruyor ve Cengiz Akyıldız şehit, 7 ülkücü de muhtelif yerlerinden yaralanıyor.
Tetiği çekenlerin amacı, kelimenin tam anlamıyla bir “katliam” gibi gözüküyor. Cengiz kardeşimize rahmet, ailesine ve milletimize başsağlığı ve sabırlar niyaz ediyor, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.
Ne hallere düştük görüyorsunuz.
Daha bir hafta önce AKP’nin Van Büyükşehir Belediye Başkan adayı Osman Nuri Gülaçar esnaf ziyareti yaparken BDP’li bir grup tarafından protesto edilmiş, yetmemiş, kafası gözü yarılmış, polis ve korumalar silah kullanarak Gülaçar’ı zor kurtarabilmişlerdi.
Dün Ankara’dan tarihe not düşülecek bir çığlık yükseldi:
“-Seçimlere 15 gün kala maalesef suikastlar olacak. Hem AK Parti’den hem AK Parti karşıtı kişilerin canına kastetmek suretiyle...”
Ölüm endişesi yaşayan ve başka suikastlar da olacak uyarısında bulunan Melih Gökçek.
Gökçek’in yaptığı bir “durum tespiti” dir. Bu “durum” AKP iktidarının Türkiye’yi, belediye başkan ve başkan adaylarının can güvenliğini koruyamadığının, ülkede güvenilir bir seçim ortamı bırakmadığının tespiti, ikrarıdır. Ülkenin Güneydoğusunu PKK’lı teröristlere teslim edip, güvenlik güçlerinin ellerinin kollarının bağlanmasının neticesidir bu durum. Yine bu durum, kuzeyden güneye ve batıya kadar ülkenin bütün şehirlerinde işlerinden evlerine giden insanları Molotof kokteylleri ile halk otobüslerinde diri diri yakan KCK’lı vampirlere Öcalan hatırına muhabbetle yaklaşmasıdır...
Ayrıca, TIR’lar dolusu silah ve kendi topraklarında istihdam ettiği tetikçilerle Suriye halkının kanına girmesinin bir sonucudur bu durum. Dış ülkelerde suikast düzenleyecek teröristlere maddi kaynak aktardığı kayıtlara geçmiş Rıza Sarraf gibi İran ajanlarının “yardımsever iş adamı” olarak, MİT’in onca ikazına rağmen Başbakan’ın kanatları altına alınmasıdır...
Çok daha ilginç olanı ise, Erdoğan’ın salon salon, meydan meydan dolaşıp, “İktidarım tehlikede, ben tehlikedeyim, ülke tehlikede, millî mücadele vermemiz gerekiyor” diye bas bas bağırıp kendi güvenliğini, hükümet güvenliğini ve ülke güvenliğini bile sağlayamadığının itirafıdır. Elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün. İran istihbaratının bir adamı tonlarca altını, çuvallar dolusu dolar ve eurosu ile Başbakan’ın en yakınlarından biri oluyor, İçişleri Bakanı ve daha pek çok bakanın aile dostu haline geliyor, böyle bir ülkede “mahrem” diye “sır” diye “kozmik oda” diye “güvenlik” diye bir şey kalır mı?
Kalmaz ve nitekim kalmadı işte...
Esenyurt’ta tetik ülke bu hale düşürüldüğü için kolayca çekildi, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı bile işte böyle bir Türkiye’de yaşadığı için kendi ve başkalarının hayatından endişe duyuyor...