"Tepki çeken ifadeler" standardı

Bundan sadece birkaç ay önceydi. Kırıkkale'de, Emine Bulut adlı kadının, kızı ve onlarca başka insanın gözleri önünde, eski kocası tarafından en canice hislerle, boğazı kesilerek öldürülmesinin hemen ertesinde, "İYİ Partili isimden tepki çeken görüntü" diye bir video paylaşıldı bir internet sitesinde.

Hiç kaçırırlar mı; yandaş gazete ve televizyonlar balıklama atladılar tabi bu "servis"e…

Aslen konuyla hiçbir ilgisi, bağı, bağlantısı olmadığı ve kimseyi de ilgilendirmediği halde, "Emine Bulut'un katledilmesinin ardından kadına yönelik şiddet konuşulmaya devam ederken, İYİ Parti'li ismin ortaya çıkan görüntüleri tartışma yarattı" diye sunulan, rezil bir haysiyet suikastı eşliğinde, günlerce, döndüre döndüre yayınlanan görüntülerdeki adamın tek yaptığı, bir poligonda atış talimiydi! -Poligona gidenler bilir- Atışlarındaki isabet oranının ölçülebilmesi için kişinin ateş ettiği hedefi belirtmesi gerekir. Adam da bunu yapmış ve "Hedef kadın" demişti.

Aynı gün çekilse ne fark eder, ne alakası var, yine kabul edilemez bir ilişkilendirme de, bilin diye not düşüyorum; söz konusu görüntüler, bağlantı kurulan Emine Bulut olayından aylar önce çekilmişti!

***

Bir insanın, suç olmayan, yasak olmayan, ayıp olmayan, şiddet hiç olmayan, kimseye hesap vermesini, kimseye açıklama yapmasını gerektirmeyen, gazeteci gözüyle zerre haber değeri bulunmayan, zira "haber" olmayan görüntülerini, bu şekilde çarpıtmanın yol açabileceği sonuçları, kimlerin, bunu hangi iftiralarına referans yapabileceğini, ailesinin, mesleğinin, siyasi kariyerinin bundan nasıl etkileneceği hiç düşünmeden, ya da yok ya hepsini de tek tek, ince ince düşünerek, hesaplayarak yayınlayanlara baktım da dün şöyle;

Birinin bile manşetinde yer almadı "Nedim Şener'den tepki çeken ifadeler" diye bir haber nedense!..

Halbuki, yukarıdaki mantıkla kurgulayacak olursak,"Türkiye'nin Şule Çet'in katiline uygulanan iyi hal indirimini ve 20 yaşındaki Ceren Özdemir'in evinin önünde 'cezaevinden kaçıp kendine yeni kurbanlar aradığını söyleyen bir cani tarafından' öldürülmesini konuştuğu gün… Katıldığı televizyon programında, son aylarda arka arkaya saldırıya uğrayan dört gazetecinin yaşadıklarına 'aile içi şiddet' benzetmesi yapıp kahkahalar atan Nedim Şener…" diye başlayan bir haber eşliğinde, tekrar tekrar döndürmeleri gerekmez miydi bu görüntüleri de?

Öyle ya, ne demek "aile içi şiddet ha-ha-ha-ha-ha"?

Ne demek kafası gözü yarılmış insanlara yapılanı "siyasi angajman"la sıradanlaştırmak?

Değil anlattığım ilk örnekteki gibi hedef haline getirmek, değil kınamak, değil eleştirmek, neredeyse mağdur çıkaracak Şener'i bu işten de…

***

Neden biliyor musunuz?

Çünkü biz ikiyüzlü, riyakar, namert bir mahallede oturuyoruz!

Kamuoyunu, biri hakkında hiç alakası olmayan bir konuda en yüksek tonda "tepkiye" yönlendirirken, bir başkası hakkında üstelik de hepimizin tanıklığında aştığı sınırlarla ilgili olarak köre, sağıra yatabiliyoruz pekala.

***

Mesele Nedim Şener değil… Mesele Ali, Veli, Ayşe, Fatma da değil…

Mesele "medya mahallesi"nin, en özgürlükçü geçinenin bile haberini/yorumunu at gözlüğüyle oluşturduğu, en "adalet savaşçısı" kesilenlerin "reyting" uğruna gözlerini bile kırpmadan hakkı-hukuku çiğnediği, kumpas mağduru bildiklerimizin en mahir kumpasçılara taş çıkartabildiği, en "cesur kalem"lerin borazanlarının bile "ilana kadar" ötebildiği, soğuk savaş artığı, kendini somut hiçbir karşılığı bulunmayan çatışmalarla, çekişmelerle, nefretle besleyen ve hâlâ "benden olan/olmayan"dan başka terazisi bulunmayan bir ele verir talkımı kendi yutar salkımı mahallesinden ibaret olması!

Mesele, hiç ama hiçkimsenin "her yanlışa yanlış" ve "her doğruya doğru" diyebilecek kadar "hürriyet"e sahip olmaması; yanlışların da, doğruların da günün sonunda "yapanın kimliği"ne takılması.

Ve yazık ki mesele, toplumun bu ülkeyi, bu ülkeyi yönetenleri, bu ülkenin meselelerini, ancak bu yapının izin verdiği ölçüde tanıyabiliyor olması; "gerçeğin" peşinde çıkılan her koşunun görünmez ama sert bir duvara toslamayla sonuçlanması!

***

İnsanoğlu bir garip…

---

Nedim Şener'in, "basına saldırı" paydasında bile ötekileştirmeyi becerebildiği gazetecilerin çoğu, Şener cezaevinde tutuklu olduğu dönemde, onun bir an evvel eşine, kızına ve şimdi imkanlarını hayret verici bir düşüncesizlikle kullandığı mesleğine dönmesine çalışmışlardı…

Gazeteci, adaleti elbette "vefa" beklentisiyle savunmaz ama "hafızasız" da yapılamaz bu iş sonuçta.

Yazarın Diğer Yazıları