Tekin olmayan Tekin’e ders olsun…

Millî Maarif modeli mucidi Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Fransız ve Alman okulları başta bazı yabancı okullarda Türk öğrenci kabulünün yasaklanması için dedi ki;

-“Bu okullar normal koşullarda bizim mevzuatımızda yeri olmayan okullar. Dolayısıyla mevzuat içerisine girerlerse eğitim öğretim faaliyetlerine devam edecekler. Girmezlerse, yok hükmündedir.”

Tekin olmayan bakan Tekin bak Atatürk ne diyor. Oku öğren, uygula.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Fransız yazar, Maurice Pernot’yla Cumhuriyetin ilanından bir kaç saat sonra 29 Ekim 1923’te yaptığı harika bir söyleşi şöyle:

-Pernot: Derhal mevzua geçerek Fransa’nın, istiklalini kaybetmektense ölüme karar vermiş olan bir milletin azim ve gayretini nasıl dostça bir alakayla takip ettiğini hatırlattım.

Mustafa Kemal Paşa:

“Türkler, memleketinizin dostluğuna itimat edebileceklerini bilirler. Her zaman Fransa hürriyet için kahramanca mücadelede dünyaya örnek teşkil etmiştir.

Fakat size itiraf ederim ki son aylarda Fransızların Türklere hissiyatı o kadar yaygın değildi.

Türkiye’nin düşmanları evvela Türk Hûkümetinin Türkiye’de mekteplerimizin, lisanımızın, nüfuzumuzun gelişmesine mani olacak tedbirler alacağını sonra Türk Millîyetperverlerinin güya ecnebi düşmanı olduklarını ileri sürdüler.

-Pernot: Bu iki nokta hakkında bana açıklamada bulunabilir misiniz?

Mustafa Kemal Paşa:

“Mektepleriniz için bu biraz da eski bir hikâyedir. Fransız mektepleri, Türk milletine büyük hizmetler etmiştir.

Biz hepimiz Fransa’nın kültür membaından içtik.

Ben bile çocukken bir müddet Fransız mektebine gittim.

Fakat bazen ecnebi mekteplerinin vazife hudutlarını geçtiğini, rollerinden çıktıklarını, gayri fenni propaganda gayeleri takip ettiklerini ve bunun için halkımızın Türk olmayan unsurlarına istinat ettiklerini gördük.”

-Pernot: Bu şikâyet belki bazı ecnebi mektepleri için geçerli olabilir. Merzifon’daki Amerikan mektebini kapattığınız için kimsenin size bir diyeceği yoktur. Fakat Türkiye’de bir Fransız mektebine karşı gerek siyasi gerek dinî herhangi bir propaganda isnat edildiğini bilmiyorum.

Mustafa Kemal Paşa hafifçe güldü ve cevap verdi:

“Fransız mekteplerinin çoğu rahipler ve hemşireler tarafından idare edilmektedir. Şu hâlde mesleki bir içeriği vardır.

Dolayısıyla dinî bir propagandada bulunduklarından endişe edebiliriz.

Bununla birlik istiyoruz ki mektepleriniz kalsın.

Fakat Türkiye’de bizim mekteplerimizin bile sahip olmadıkları imtiyazlara ecnebi mekteplerinin sahip olması kabul edilemez.

Kurumlarınız aynı sınıfta Türk kurumlarına konulmuş olan kanun ve düzenlemelere uydukça kalabilir.

Zaten bu mesele Ankara temsilcileri ile Fransız temsilcileri arasında görüşülmüş ve esaslı prensipler üzerinde anlaşma sağlanmıştır.

İkinci ecnebi düşmanlığı noktasına gelince:

Şu bilinsin ki biz ecnebilere karşı herhangi düşmanca bir his beslemediğimiz gibi onlarla samimi ilişkilerde bulunma arzusundayız.

Türkler bütün medeni milletlerin dostlarıdır.

Ecnebiler memleketimize gelsinler, bize zarar vermemek, hürriyetimize engel çıkarmaya çalışmamak şartıyla burada daima iyi kabul göreceklerdir.

Maksadımız yeniden yakınlık sağlamak, bizi başka milletlere bağlayan bağları çoğaltmaktır.

Memleketler çeşitlidir, fakat medeniyet birdir ve bir milletin ilerlemesi için de bu yegâne medeniyete katılması lazımdır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü Batı’ya karşı elde ettiği zaferlerden çok mağrur olarak kendisini Avrupa milletlerine bağlayan bağları kestiği gün başlamıştır.

Bu bir hataydı bunu tekrar etmeyeceğiz.

Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz bütün gayretimiz Türkiye’de çağdaş, dolayısıyla Batılı bir Hükûmet yaratmaktır.

Medeniyete girmek arzu edip de Batı’ya yüzünü çevirmemiş millet hangisidir?

Bir istikamette yürümek azminde olan ve hareketin ayağında bağlı zincirlerle engellendiğini gören insan ne yapar?

Zincirleri kırar, yürür.

Fakat, gerçekleşen olaylar, Türkiye’nin kayıtsız şartsız tam bağımsız olması neticesine vardı.

Bundan sonra memleketimize gelecek ecnebiler, samimiyetle bizi esaretleri altına almaktan vazgeçerler ise, iyi kabul göreceklerdir.

Kaldırılan kapitülasyonlar Türk milletinin bir hezimeti neticesi değildir.

Bu Türkiye’ye zorla kabul ettirilmiş bir boyunduruk değil, padişahlarımızın bir kaç ecnebi devletine takdim ettiği bir hediyeydi.

Devletler bu hediyeden aleyhimize istifade ettiler.

Kapitülasyonlar memleketimizi yoksulluğa düşürdü, harap etti.

Eğer ecnebi düşmanlığından o kadar pahalı elde edilen bir bağımsızlığa gölge düşürecek her şeyden nefret manası çıkarılırsa, evet, bizim ecnebi düşmanı olduğumuz söylenebilir.

Size açıkça söyledim ve sonuna kadar açık sözlü olacağım, henüz emniyetimiz yerinde değildir, evvelce Türkiye’de ecnebi girişimlerinin, ecnebi maksatlarının bize telkin ettiği endişeler tamamen yok olmuş değildir.

Eğer bazen ihtiyatlı hareket ediyor isek, aşırı derece şüpheli davranıyor isek, bize çok pahalıya mal olan hürriyetimizi kaybetmek hususundaki korkumuzdandır.

Bu hürriyetin bir küçük kısmını sakat etmektense hepsini birden feda etmeyi tercih ederiz.”

Türk Millî Eğitimi için ışık, kuşku yoktur ki Atatürk ilke ve devrimleridir.

Yazarın Diğer Yazıları