“Tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet” yetmez, adın
Terörün tırmanmasıyla birlikte devlet kademesinde mücadele için yeni yöntem arayışlarına girişildiği ve son yapılan MGK toplantısında da bu konuya ilişkin yeni tedbirleri de kapsayan bir tavsiye kararı çıktığı görülmüştür.
Ancak yeni tedbirler olarak açıklanan hususlarda bir yenilik olmadığı gibi, bunların yıllar önce ve yakın geçmişte, özellikle çeşitli yazılarımda belirttiğim ve TV programlarında açıkladığım tedbirlerin az bir kısmı olduğunu ifade etmek isterim. Mücadelenin sadece PKK teröristleriyle değil, aynı zamanda başta onların destekçileri, sempatizanları, propagandacıları olmak üzere bölücülükle/Kürtçülükle yapılması gerektiğini bir kere daha hatırlatırım. Maliyeti ağır olmakla birlikte, geç de olsa bunların anlaşılmaya başlanması memnuniyet vericidir.
Mücadelenin başında olmazsa olmaz tedbirin, PKK terör örgütünün askeri alanda bir kere daha kesin mağlubiyete uğratılması gerektiğini belirtmekte yarar görülmektedir. Yıllar önceki yazılarımda açıkladığım hususları bir kere daha sadece başlıklarını aşağıda sunuyorum.
Bölücülükle/Kürtçülükle mücadele için, terör örgütünün askeri alanda mağlup edilmesi ile birlikte, Devlet otoritesinin tam olarak sağlanması ve devam ettirilmesi; Yargının ve kanunların etkili kılınması; Bölgede eğitim seferberliği uygulanması; Okul öncesi eğitimin özellikle Türkçe öğrenilmesi için mecburi tutulması; Türkçe kurslarının açılması; Nüfus planlaması, Terörizmin yurtiçi ve yurtdışı kaynaklarının kesilmesi; Psikolojik harekât uygulanması ve buna medyanın da katkıda bulunması; Zamanı geldiğinde ekonomik açılımlar, teşvikler ve istihdam olanakları sağlanması; Bölge halkının devletten yana tavır almasını ve devlete güvenmesini sağlayacak ortamın yaratılması; Diplomatik atakların artırılması; ABD ile ilişkilerin doğru bir çerçeveye oturtulması; AB ile ilişkilerde terör ve bölücülükle mücadelede yeni bir dönemin başlatılması; Komşu ve bölge ülkeleri ile ilişkilerde güvenlik konusunda sıklet merkezi yapılması gereklidir. Bu konuları ihtiyaç duyulması halinde bir kere daha açıklayabileceğimi ifade etmek isterim.
Yukarıda belirtilenlerin dışında açılım konusuna itibar edilmemesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir. Ayrıca terörle mücadelede, başarısı uluslararası ortamda dahi tescil edilmiş olan TSK’yı, ideolojik yaklaşımlar, geçmişten gelen hoşnutsuzluklar ve hırs nedeniyle başarısız göstererek onu itibarsızlaştırmaya yönelik her türlü teşebbüs ve düşünceye son verilmesi de önemlidir. Anayasal kurumlar devletindir, milletindir, hepimizindir. Birini diğerine tercih etmek gibi bir düşünce içinde olunmamalı, tam aksine tümünü onurlandıracak, yüceltecek şekilde hareket edilmelidir.
Diğer taraftan tek vatan, tek millet, tek bayrak ve tek devlet stratejisi, son MGK bildirisinde de olduğu gibi çeşitli vesilelerle vurgulanmaktadır. Ancak bu “tek” lerin ne olduğu hususunda çekingen davranılmaktadır. “Türk” kelimesini ifade etmek, adeta mahcubiyet duygusu yaratacak hale gelmiştir. Bu vatan “Türk Vatanı” dır. Bu millet “Türk Milleti” dir. Bu bayrak “Türk Bayrağı” dır. Bu devlet “Türk Devleti” dir. Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. “Tek” lerin adını koymazsanız, şüpheler yaratırsınız. Anayasada bu hususlar açık bir şekilde belirtilmiştir. Yeni anayasa çalışmalarında da aynen muhafaza edilmesi elzemdir. Aksi yönde bir çalışma yapılması düşünülemez.
Mücadelede, bölücülük/Kürtçülük yapanların her türlü propagandasının, hukuki ve medya olarak önüne geçilmesi, bu konuda suç işleyenlerin yargıya intikal ettirilmesi, ülkenin kuruluş felsefesi istikametinde yeniden güçlendirilmesi için yukarıda açıklanan tedbirlerin ardı ardına alınması, bölücülükle mücadelede etkili olacaktır.
Mücadelede, her zaman ifade ettiğim gibi, siyasi kararlılığın yanında siyasi ve hukuki desteğin de sağlanması, Türk Milletinin ve başta TSK olmak üzere güvenlik güçlerimizin moral ve motivasyonun üst seviyede tutulması, en azından bozulmaması için girişimlerde bulunulması da önemlidir. Ayrıca, Türkiye ve Türk Milleti’nin varlığını, bütünlüğünü ve güvenliğini ön planda tutacak çalışmalarda ve açıklamalarda bulunanların da, bazı şanssız konuşmalarda olduğu gibi engellenmesi değil, bilakis teşvik edilmesi de beklenmektedir.