Tayfun Doruk’u tanır mısınız?
Şu günlerde televizyonlarda bir reklam dönüyor. Uçakta iki bankacı yan yana oturuyor.
Genç bankacı soruyor:
- Tayfun Doruk’u tanır mısınız?
Sonra anlatıyor:
- Uçaktaki 15 kişiye, hostese kadar ben kredi verdim
Sonra yanındaki bankacı başlıyor anlatmaya:
- Ben de senin kredi verdiğin insanların bulunduğu bu uçağa, hatta bu uçağın ineceği havaalanına kredi verdim...
Hoş bir reklam.
Ancak bu reklam, hoşluğunun gerisinde büyük bir gerçek barındırıyor.
O da son iki yıldır ortaya çıkan özel-kamu banka rekabeti.
AKP iktidarı tam 10 yıl bankalara sonsuz bir çalışma alanı ve hak verdi.
Bankalar 10 yılda Türk halkını adeta soyup soğana çevirdiler. Dünya bankacılık sisteminde olmayan ücretler ve masraflarla yine dünya bankaları arasında en çok kazanan oldular.
Bu Gezi olaylarına kadar sürdü.
Bir banka genel müdürünün “ben de çapulcuyum” demesi her şeyin ters dönmesine neden oldu.
Erdoğan’ın “Allah gözlerini toprakla doyursun” sözleri daha sonra meydanlarda “paranızı kamu bankalarına yatırın” ile kamu-özel banka rekabetini başlattı.
Bugüne kadar etliye sütlüye karışmayan kamu bankaları meydanlara çıktı.
Bugün kamu bankaları rekabeti, tıpkı reklamlardaki gibi havaya taşıdı.
Kamu bankaları şu an için açık ara öndeler.
Özel bankalar kamu bankalarını haksız rekabet yapmakla suçluyor.
Konut kredilerinde özel bankalarda oran yüzde 1’e yaklaşırken kamu bankalarında 0.85 oran bulabiliyorsunuz.
Mevduatınıza en yüksek faiz kamu bankalarında...
En düşük faizli ihtiyaç-konut kredileri kamuda...
Masrafsızlık ve düşük komisyon kamularda.
Bir de üstüne üstlük biraz güler yüz ve ilgi kamularda olunca, ortalık bir anda toz dumana döndü.
Kamu bankaları gücünü devletten alıyor. Dolayısıyla bu rekabette bir adım değil 10 adım önde.
Bu rekabete iki açıdan bakmak lazım.
Birincisi vatandaş açısından. Özel bankalar son 10 yılda elini vatandaşın cebinden hiç çıkartmadı. Tıpkı Erdoğan’ın dediği gibi gözleri doymadı. Bu nedenle bu rekabet vatandaşın lehinedir. Özel bankaların istediği gibi at koşturmasına engeldir. Bu nedenle kamu bankaları doğru olanı yapıyor. Piyasaya rekabet getiriyor. Bu rekabet kesinlikle vatandaşın lehine olan bir olay.
Gelelim diğer boyuta.
Bu boyutta özel banka çalışanları var. Sayıları 150 bini bulan bankacılar.
Bu bankacılar, kamu-özel banka rekabetinden en çok zarar gören kesim. Bankalar bu kişilere hedefleri, bu rekabeti göz önünde tutarak vermiyor. Kamu bankaları 0.85 ile konut kredisi verirken özel banka, personeline, yüzde 1 ile kredi sat diyor. Yine kamu bankaları yüzde 1 ile ihtiyaç kredisi verirken, özel banka personeline yüzde 2 ile ihtiyaç kredisi satmak için hedef veriliyor.
Bankalara rekabet ile çeki düzen vermek isteyen iktidar özel banka personelini, yasa çıkartarak koruma altına almalı. Yapılacak en doğru hareket bankacılık sektöründe kullanılan Performansa Dayalı Hedef sistemini kaldırmak olmalıdır.