Taşıyanlar ve taşıtanlar
Dünyada sosyal düzende iki tür insan vardır. Birilerini sırtında taşıyanlar ve birilerine kendilerini taşıtanlar.
Bu Türkiye’de bariz bir şekilde görülmektedir.
Birileri çalışır çabalar, bir başkası ondan çalar götürür. Birileri vergisini öder, başkası ödemez onun parasıyla yapılan yol ve köprüden geçer. Birileri kaçak elektrik kullanır, boğazından kesip ödeyenin sırtına yüklerler kaçak payını. Bu böyle gelmiş böyle gider.
Bu aslında sadece Türk insanının kaderi değil, ülkemizin kaderi.
Geçen hafta iki haber dikkatimi çekti.
Birincisi Kayseri’de açıklanan ihracat rakamları. Türkiye mart ayında 10 milyar dolarlık ihracat yaptı. Bu ihracatı gerçekleştirebilmek için 75 milyonluk ülke seferber oldu. 1 milyonun üzerinde işçi, ayakkabı, gömlek, çorap, don, otomobil parçası, domates-biber ve daha yüzlerce ürün üretip başta Avrupa ve Rusya olmak üzere dünyanın bir çok ülkesine sattı. Buna karşılık Türkiye, 10 milyar dolar para aldı. Türkiye’de büyük bir bayram havası esti. Sokaktaki vatandaş bile hava attı, ihracatta rekor kırdık diye.
Sanayi Bakanı ekranlara çıkarak hava attı; ‘Bu 1 Nisan şakası değil gerçek’ dedi.
10 milyar dolarlık ihracat rakamlarımız gazetelerin birinci sayfalarını süslerken aynı gün bir başka haber Amerika’dan geldi. İki kafadarın evde boş zamanlarında yaptıkları ve sosyal paylaşım sitelerine resim gönderen ufacık bir program ‘İnstagram’ı, Facebook’a 1 milyar dolara sattılar.
Rakamlar ortada 3 megabaytlık küçücük bir program 2 kişi tarafından yapıldı ve 1 milyar dolara satıldı. Türkiye aynı ayda Almanya’ya 1.2 milyar dolar Rusya’ya ise 600 milyon dolarlık ihracat yaptı. Yüz binlerce gömlek, on binlerce ton domates-biber ve milyonlarca ürün. 75 milyonun el emeği göz nuru 1.2 milyar dolara gitti. Amerika’da ise 2 kişinin beyin ürünü proje 1 milyar dolara!..
Türkiye 2012 yılında 150 milyar dolar ihracat yapmaya çalışırken bir araba garajında eski bir bilgisayarla başlayan YouTube’nin piyasa değeri 150 milyar doların üzerine çıktı. Yine dört kafadarın kurduğu Facebook 103 milyar ve Google ise 210 milyar dolar piyasa değerine ulaştı. Apple ise 600 milyar dolar. Yani Türkiye’nin bütçesinden daha fazla bir değerde.
İki toy çocuk, evinde 1 milyar dolarlık ticaret yaparken biz bu işi, 75 milyon kişi ile yapmaya çalışıyoruz. Bunu başaran Amerikalı akıllı da biz aptal mıyız?
Biz elbette aptal değiliz. Bizim insan kaynağımız belki de Amerika’dan daha fazla. Ancak bizi yönetenler kaderimizi taşıyan olarak yazmışlardır.
Şimdi diyeceksiniz ki bizde de iki çocuk ortaya çıkıp evinde 1 milyar dolarlık proje yaratamaz mı? Kesinlikle yaratamaz.
Buna en başta Türk Telekom izin vermez. Buna yıllardır izin vermeyen kurum Türk Telekom’dur. Yıllarca milleti bakır tellere mahkum eden ve dünyanın artık kullanmadığı teknolojiyi bize fahiş fiyata satan Türk Telekom ve buna göz yuman hükümetlerdir.
Türkiye’de halen internet alanında gerçek bir rekabet yoktur. Bugün evinize fiber internet çektirmek isteseniz bile yaptıramazsınız. Ya lüks sitede oturmalısınız ya da lüks semtte. Türk Telekom’a rakip olarak gösterilen Süperonline’nin genel müdürü Murat Erkan, “Ben bile evime fiber çektiremedim” diye dert yanıyorsa, varın gerisini siz düşünün... İşte Türkiye bu!
Bu nedenle Türkiye’de ne bir Google, ne bir Facebook ne de bir başka fikir gelişir.
Tarihi boyunca Türkiye’ye iki kurum zarar vermiştir. Bunlar; biri yatırımlarını hep İstanbul gibi batı şehirlerine yaparak Güneydoğu’da Türkçe’nin yaygınlaşmamasında en büyük etkisi olan TRT ve internet konusunda Türkiye’yi yerinde saydıran Türk Telekom’dur.
Halen 4 GB kotayla internet satışı yapan bir kurumdan ne beklersiniz ki? Dünya 1000 megabit interneti kullanırken bizi 700 KB yükleme hızı olan internete mahkum eden bir mantık, Türkiye’ye zarar veriyordur. 100 megabit indirme hızına karşılık 700 kilobit yükleme hızı. Komediden başkası değil. Bunu aşmaya çalışan kurumlara izin yok. 10 megabit yükleme hızını makul fiyata vermeye çalışan kurum her yere fiber götüremiyor.
Burası Türkiye. Burada insanların kaderi taşıtanlar olarak değil, taşıyanlar olarak yazılmıştır. Biz üreteceğiz onlar karşılığında bize fikir satacaklar. Yapılacak bir şey yok. Çünkü burası Amerika’nın arka bahçesi...