Tarihi fırsat neymiş, bakalım
Cumhurbaşkanı Gül, çözüm heyecanını Suriye’de de sürdürdü. “Küresel değişimlerin, Orta Doğu’daki bölgesel dengelerin ve Türkiye’deki güç odaklarının anlayış birliğinin tarihi bir fırsat olduğu” iddia ederek şöyle konuşuyor: “Çözüm için hiç bu kadar umut olmamıştı. Ben çok ümitliyim. Çünkü 10 senedir devlet sisteminin içindeyim, hiçbir dönemde olmadığı kadar sivil, asker, devletin bütün kurumları arasında tam bir uyum var.”
Küresel değişimin, Orta Doğu’daki dengelerin ve Türkiye’deki anlayış birliğinin altını çizelim ve anlamaya çalışalım.
Başkan olan Obama ilk ziyaretini Türkiye’ye yaptı. Önemli görüşmeler oldu. Özetlersek;
-Ermenistan sınırının açılması, ilişkilerin normalleştirilmesi, 1915 olaylarının TBMM’de tartışılması,
-Patrikhane’ye bağımsızlık tanınması,
-Papaz Okulu’nun Patrikhaneye bağlı olarak açılması,
-Kıbrıs’ta Talat-Hristofyas görüşmesinde 2 toplumlu devlet projesinin gerçekleşmesi,
-Irak’ın toprak bütünlüğü içinde Barzani yönetimiyle ilişkilerin normalleştirilmesi,
-PKK terörünü etkisizleştirmek için işbirliği yapılması,
-Azınlık haklarının güçlendirilmesi, PKK taleplerinin yasal yoldan çözülmesi,
- Afganistan ve Pakistan’da ABD’ye daha aktif yardım yapılması,
- İslam ülkeleriyle ilişkilerinin iyileşmesi için ABD’ye destek verilmesi,
-AB ülkelerine doğalgaz taşıyacak Nabucco boru hatlarının Türkiye’den geçmesinin kabulü.
Genel tablo böyle. Türkiye’ye gelince bunu da inceleyelim. Cumhurbaşkanı Gül’ün “tarihi bir fırsat var” sözü Başbakan Erdoğan’a sorulunca “Bunun muhatabı ben değilim” cevabını vermişti. Demek ki, hükümetle bir mutabakat yok.
İkinci sırada TSK var. Gül’ün 40 yıllık bölücü teröre “Kürt sorunu” adını verdiğini hatırlayalım ve TSK’nın görüşüne bakalım. Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, bundan bir ay önce 15 Nisan’da ne demiş görelim. “Türkiye, 1984 yılından beri Bölücü Terör Örgütüyle mücadele etmektedir. Bu gerçek, herkes tarafından iyi anlaşılmalıdır.”
Gül, bölücü terörün sebebi ve sorunun çözümü hakkında ne demişti bakalım: “İster Kürt melesi ister terör deyin, ister Güneydoğu meselesi deyin, sonuçta bir mesele var mı? Var. Bütün olanlar demokratik standartlar düşük olduğu için terör var. Bir zamanlar Kürtçe televizyon suçtu. Yasaklar vardı. Şimdi suç değil. Demokratik standart yüksek olunca, şikayet de ortadan kalkıyor. Budur işte yapılması gereken.”
Peki aynı konuda Başbuğ ne diyor ona da bakalım: “Terör örgütü önce sınıf anlayışına, sonra tamamen etnik temele göre eyleme geçti. Bir ülkenin etnik çatışmaya sürüklenmesi, ülke sathında kardeş kavgasına sürüklenmesi demektir... Her konuyu tartışabilme özgürlüğü, devletlerin varlığını riske sokacak, ülkeyi kutuplaşmaya, ayrışmaya ve çatışma ortamına sokacak konuları içeremez.
İkincil kültürel kimliklerin anayasal ve yasal çerçevede tanınması, ki bu grup hakkı olarak tanınması anlamına gelir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, ulus-devlet ve üniter-devlet yapısı içinde bu mümkün değildir.”
Toparlarsak, bölücü terör konusunda tarihi bir fırsatın olduğu ne küresel, ne bölgesel, ne de ülke açısından görülüyor. O halde Cumhurbaşkanı Gül ne demek istiyor?
Bunu da açalım. İki ihtimal var. Birincisi ABD çok sıkışmıştır. Türkiye’ye her zamankinden çok daha fazla ihtiyacı vardır. Bunu görerek, milli tezlerimizi, (Gül’ün söylediklerini değil) kararlılıkla savunarak, her konuda çok hayırlı sonuçlara ulaşabiliriz. Yani PKK adalete teslim olacak, bin yıllık egemenliğe saygılı davranmaya mecbur bırakılacak. Ermeni saldırganlığı şiddetle reddedilecek. Barzani kukla devleti, daha doğmadan Türkiye’den toprak isteme densizliğinden vazgeçecek. Kıbrıs’ta Rumlar, eşit 2 devlete dayalı konfederasyondan başka çözümün olmadığını kesinlikle anlayacak.
Bütün bunların sağlanması karşılığında ABD ile “Model ortaklık” kurulabilecek.
İkincisi maalesef rahatsız edicidir. Bir ay kadar önce Bağdat görüşmeleri sonucunda, PKK’nın etkisizleştirilmesi için 4’lü mekanizma kurulmuştu. Türkiye-ABD-Bağdat ve Barzani kukla yönetimi birlikte hareket edecek. Karşılığında Türkiye, PKK’nın isteklerini yasal yoldan yerine getirecek. Yani devlete terörle ortak olamadılar, siyasetle olacaklar.
Bu yorumlar yanlışsa, sayın Gül doğrusunu açıklasın görelim.