Tam olarak öyle olmadı aslında…

Bu konuşma tarihe bir "100. Yıl Nutku" olarak kaydedileceği için kişisel "şerh"imi düşme ihtiyacı hissettim.

19 Mayıs'ta, Samsun'dan yükselen sesin, bir Türk olarak içimi titretmesi, göğsümü kabartması velhasıl yarattığı karşılığın gurur, onur, övünç benzeri duygular olması gerekirken, neden hemen her cümlenin sonunda "tam olarak öyle olmadı aslında" diye burun kıvırdığımı izah etmek istedim.

Zira;

İddia ettikleri gibi "bizi kimliğini taşımaktan, vatandaşı olmaktan iftihar duyacağımız bir ülkede yaşatmak için ter dökmüş" olsaydılar, ekonomiden eğitime aklınıza gelebilecek her mecradaki "yüz kızartıcı" düşüşümüz bir yana, bu iftihar duygusunu ifade etmemizi engellemez, "Ne Mutlu Türk'üm Diyene" sözüyle mücadeleye girişmezlerdi.

İddia ettikleri gibi "bu vatana gerektiğini canını ortaya koyarak sahip çıkan milletimiz için gecelerini gündüzlerine katmış" olsaydılar, her şeyden önce "bu vatan için kanını akıtma" duygusunu örselemez, o aidiyetini tasfiyeye yeltenmez, "şehitlik" kavramına biçtiğimiz yüksek değeri "kandan beslenmek" olarak yorumlamazdılar.

İddia ettikleri gibi, "milli iradeye kasteden elleri hezimete uğratmış" olsaydılar, 2010'da "mezardakilere bile" oy kullandırmaz, 2015'te beliren iradeyi değiştirmek için "terör sopası"nı kullanmaz, nihayet İstanbul seçimlerini, Ramazan günü kul hakkı yemek pahasına tekrarlamaya kalkışmazlardı.

İddia ettileri gibi "milletimizin emanetini asla yere düşürmemiş"olsalardı, Mersin'de yerlerde sürüklenirken, Diyarbakır Lice'de üstelik de askeri alanda gönderden indirilirken görmezdik Türk bayrağını!

İddia ettikleri gibi "2 bin 200 seneyi aşan mazimize baktığımızda ibret almış yahut sadece ibret almayıp daha büyük mücadeleler için de cesaret almış" olsaydılar, Şeyh Sait'lerin, Seyit Rıza'ların, İskilipli Atıf'ların, Mustafa Sabri'lerin, Derviş Vahdeti'lerin, Ali Kemal'lerin ve dahi Vahidettin'lerin hortlayacağı bir zemine taş taşımaz, yeni Hasan Tahsin'ler, yeni Kubilay'lar, yeni Kaymakam Kemal'ler, yeni Enver'ler, Talat'lar, yeni Fevzi Çakmak'lar, yeni Sabiha Gökçen'ler, yeni Mustafa Kemal'lerin yetişmesine uğraşırlardı.

İddia ettikleri gibi nesillerin "kendi mazisine bigane kalmamasına" çalışmış, "tarih bilinci, tarih şuuru oluşturmaya çalışmış" olsaydılar, ilk işleri "İnkılap tarihi" dersine kast etmek olmazdı.

İddia ettikleri gibi "pasaportu itibarlı bir Türkiye" yapmış olsalardı; Edirne'den çıktıktan sonra ikinci bile değil on ikinci sınıf insan muamelesi görmezdi Türkler gittikleri ülkelerde!

İddia ettikleri gibi şairin "Bir zamanlar biz de millet, hem de nasıl milletmişiz / Gelmişiz dünyaya millet, milliyet nedir öğretmişiz" mısralarını içselleştirmiş olsaydılar, "her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almaz"dılar. Dahası, şairi "p.zevenk" ilan eden meczubu "değerli, kıymetli" niye nitelemez, bayrağımızı tabutunun üzerine "düşürmezdiler"!

İddia ettikleri gibi "şanlı tarihin önemli günlerini yeniden diriltmeye çalışmış" olsaydılar, 30 Ağustos'ları, 29 Ekim'leri, 23 Nisan'ları, 19 Mayıs'ları "coşkuyla" kutlamayı yasaklamazdılar.

Yanlışınız var

Ha bir de, yanlışınız var;

"Milletimizin üzerine ölü toprağı serpilmiş" filan değildi Cumhuriyet mitinglerinden başlayarak nerede elinde bayrak, camında kapısında dimağında Atatürk, dilinde hak, hukuk, hürriyet olan biri belirse siz toplayıp musalla taşına iktidarınız yatırdı ümitlerimizi!

"Cumhuriyet fetret dönemi yaşıyor" filan değildi; iktidarınızda hatırladı bu millet yeniden hanedanın, saltanatın, sarayın Kurtuluş Savaşı "Yediden yetmişe özgürlük mücadelesi" değildi; yaş skalası öyleydi de milletin "her ferdi"yle verilmiş değildi; Türkler içlerindeki gaflet, ihanet, hıyanet içindekilere de, Kuvayı Milliye'ye karşı Yunan Ordusu'nu destekleyenlere de, Erzurum'da, Sivas'ta toplananlar hakkında "idam fetvaları" yayınlayanlara karşı da mücadele etti!

"Öz yurdunda yıllarca parya muamelesi gören insanımıza yeniden özgüven aşılamış" filan değilsiniz; insanlar Kuyucu Murat tipi zorba, canilerin devrinden sonra belki de ilk defa bu günlerde bu kadar "yabancı" oldu kendi ülkesinde. İlk defa bugünlerde "eşşek Türk" oldu yeniden! İlk defa bugünlerde "büyük birader"in gözünü, kulağında hisseder oldu her nefes alışında ensesinde ve "korku imparatorluğu" dedi soluduğu iklimin adına.

SORU-YORUM

"Dünyanın neresinde olursa olsun haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik karşısında sesini yükseltebiliyor" olmak için kendi ülkende hakkın, hukukun, adaletin tecellisi konusunda bir güven bunalımı yaşanmıyor olması gerekmez mi?

Yazarın Diğer Yazıları