Talat Paşa’dan Tayyip Paşa’ya!
Usta gazeteci Murat Çulcu, yıllardır önemli araştırmalar yapıyor. Ben onun kitaplarından çok faydalandım. Son olarak “Gelecek Yıl Kudüs’te” adı altında, Siyonizmin ilk dönemini, yani 1895-1922 yılları arasını inceledi. Kitap, e yayınları arasında çıktı. Bir solukta okudum. İttihat ve Terakki’yi inceleyen kitabı da elimde..
Siyonizm hakkında doğru ve derli toplu bilgi edinmek isteyenler, “Gelecek Yıl Kudüs’te” eserine başvurabilir.
“Gelecek Yıl Kudüs’te” sözü, Yahudilerin Filistin’den sürüldükten sonra 2 bin yıl boyunca her gün hatırladıkları bir ilahiden alınmıştır. Bir milletin ideal sahibi olmasının, onu nasıl diri tuttuğunu ve sonunda hedefine nasıl ulaştığını bu sözler gösteriyor.
***
Kitap, bütünüyle bugün yaşadığımız olaylarla da ilgili. Bunlardan sadece birini bilginize sunacağım.
Siyonist Birliği Almanya Merkez Yürütme Komitesi’nin önde gelen üyelerinden Dr. Julius Becker, 1917 yılının Aralık ayında İstanbul’a geldi. Alman Büyükelçiliği’ni devreye sokarak Sadrazam Talat Paşa’dan randevu aldı. Talat Paşa ile bir görüşme yaptı, sorular sordu ve mülakatı, Talat Paşa’nın da izniyle Vossichen Zeitung gazetesinin 31 Aralık 1917 sayısında yayınladı.
Dr. Becker’in, “Yahudiler, Filistin’deki yerel yönetimlerde belli ölçülerde bağımsız olacaklar mı” sorusuna Talat Paşa şöyle cevap verdi:
“Yahudilere herhangi bir ayrıcalık tanımamız mümkün değildir. Diğer bütün vatandaşlarımızla aynı haklara sahip olabilirler. Ancak halen yürürlükte olan yasalarımızda belediyelere geniş anlamda kendi kendini yönetme hakkı tanınmıştır. Ve şimdi Parlamento’ya sevk ettiğimiz bu yasa tasarısıyla bu hakların daha da genişletilmesini öngörüyoruz. Yerel belediyeler ve vilayetler şimdiye kadar olduğundan daha geniş bir alanda bağımsız hareket edebilecektir. Görüşüme göre bu çerçeve içinde Flistin’deki Yahudilerin arzuları da gerçekleşecektir.
Yeni yasaya göre nüfusu 5 bin ve üzerinde olan belediyeler kendini yönetme hakkına sahip olabilecektir. Daha küçük Yahudi yerleşim birimleri de Osmanlı hükümetinin teveccühüne mazhar olacaktır.”
***
Şimdi dönemin Başbakanı Talat Paşa’nın ifadeleriyle, günümüzün Başbakanı Tayyip Paşa’nın Büyükşehir belediyeleri kurulmasına dair çıkardığı ve halen onay için Çankaya’da bulunan yasayı karşılaştıralım. İl genel meclislerinin kaldırılmasını, valilerin seçimle gelmesi için yapılan hazırlıkları da buna eklerseniz, tablo tamam oluyor. Yani 95 yıl sonra Türkiye aynı senaryo ile karşı karşıya.
Ana dilde eğitim mi? Onu da, Talat Paşa’nın yaptığı açıklamalardan okuyalım:
“Yahudiler, bütün okullarda ve istedikleri yerlerde İbraniceyi serbestçe kullanabiliyor. Aynı şekilde gazetelerinin ve edebiyatlarının yayılmasında önlerine bir engel çıkarılmadı. Geçmişte olduğu gibi gelecekte de dinlerinin gereklerini yerine getirirken asla rahatsız edilmeyeceklerdir..”
***
Talat Paşa’nın bu açıklaması, İngiltere, Almanya ve Fransa tarafından büyük destek gördü. Fransa Dışişleri Bakanı Pichon, Siyonist Eylem Komitesi üyesi Nahum Sokolow’u kabul etti ve basına bir açıklama yaptırdı. Fransa Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, İngiltere ve Fransa hükümetlerinin, Yahudilerin Flistin’de kolonize edilmeleri konusunda anlayış birliğinde olduğu resmen ilen edildi. Pichon, daha sonra Sokolow’a yazdığı bir mektupla da görüşünü bildirdi. Pichon, “Yahudiler için Flistin’de bir yurt yaratılması konusunda Siyonist hedeflerle ilgili hükümetimizin açık görüşünü basında yayınladığımız bildiri ile ortaya koyduk” diyordu.
Osmanlı devleti işte böyle yöntemlerle dağıtıldı. Şu anda Tayyip Paşa’nın yaptığının da o dönemdeki projelerden hemen hemen hiçbir farkı yoktur.
Zaten daha AKP’yi kurmadan, CFR’nin kendisine gönderdiği gizli mektupta da “Mr. Erdoğan, Ankara, küreselleşmenin gerekliliğini anlamak ve dünyada geçerli olan kurallara uyum sağlamak zorundadır. Ankara şunu da anlamalıdır ki, uygun gördüğü kuralları uygulayıp, kendi çıkarlarına uymayanları reddetmesi mümkün değildir. Küreselleşmenin bir adı da şehirleşmedir. Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir” deniliyordu.