Taksim heyulası
Üzerine beton bile döktüler kurtulmak için; olmadı.
Taksim Meydanı, hâlâ, iktidarın en büyük heyulası.
*
Bakmayın siz dillerinden de, ellerinden de düşürmedikleri o "darbe" sopasına; "darbe" dedikleri musibetin şartlarını olgunlaştıran bütün aldatıcı ve kandırıcı unsurlar, her şeye rağmen, hâlâ yaşayacak damar, bürünecek kılık, şeklini alacak kap bulabildiklerine göre memlekette, darbelerin öz-hakiki faillerinden korkmuyor olmalılar Taksim''den korktukları kadar!
*
Beşiktaş''ta attığınız sloganı Taksim''de atmak yasak!
Kadıköy''de söylediğiniz şarkıyı Taksim''de söylemek…
Karaköy''de ettiğiniz dansı Taksim''de etmek…
Kızılay''da açtığınız pankartı Taksim''de açmak…
Kırmızı-beyaz karanfillerle süslü çelenklerinizi Taksim''e bırakmak…
Anayasa''da "hak" olan "düşünceyi açıklamak", -sanırsın "devlet içinde başka bir hukukun uygulandığı devlet(çik)"- Taksim''de yasak!
Korku bu ya; 15 Temmuz gecesi, eğitimli, donanımlı, tam teçhizatlı profesyonel "asker(!)"lerce yönetilen savaş uçaklarının vuramadığını hekimlerin (ve sözünü o meydandan duyurmak isteyen kadınlar, işçiler, gazeteciler, öğrenciler, işsizler, çevreciler kim varsa topunun) sözleri vuracak, sitemleri yıkacak!
*
Sağır sultan biliyor ki, en büyük sebebi "Gezi".
*
Paradoksa bakın ki;
Hiçbir şey yapılmasa, olağan bir "demokratik hak kullanımı"ndan ibaret kalacak, hatta şarkıları, türküleri, minik teatral gösterileri, orantısız esprileriyle iktidarın "ileri demokrasi" sicilinde de hoş bir seda bırakacak olan Gezi, tam da bu nedenle, anlamsız ve gereksiz şekilde engellendiği için o travmatik başkalaşımı geçirmişti!
*
Hatırlayın, "kuşlar, çiçekler, böcekler" tonunda giden, hatta MHP ve Ülkü Ocakları''nın bile dönemin İstanbul teşkilatlarıyla fiilen destek verdiği "ağaçlara kıymayın efendiler" talebi nasıl bir anda bambaşka bir mecraya sürüklendi;
Sonradan teşkilat hiyerarşisi içinde değil, "paralel" yapının talimatları uyarınca hareket ettikleri anlaşılan bir grup polisin, insanların canına kast edercesine giriştiği o çadır yakma provokasyonuyla değil mi?
O gençler, çocuklar "hangi aklın telkini" sonucu katledildi?
İktidar için "heyula"ya dönüşen o kitlesel isyan; birilerinin, polise oluşan öfkeyi, kendi niyetleri doğrultusunda ve el altından yönlendirmesinden, yönetmesinden başka neydi?
*
Böyle bir tecrübe yaşamışsın; ne yaparsın?
Ders alırsın değil mi?
Atanamayan öğretmen mi konuşmak istiyor, "EYT"liler mi, mahsulü tarlada çürüyen çiftçi mi, işçi mi, işsiz mi, kadınlar mı, doktorlar mı; bırakırsın konuşsun… Hatta bağırsın… Haykırsın… Feryat etsin…
Demokratik hakkını kullansın…
Kullansın ki, aportta bekledikleri provokasyon ortamını bulamasın "Gezi polisi"nin başka mecralardaki muadilleri!
*
Ama yok…
Almıyorlar;
Ne ders…
Ne ibret…
Ne akıl…
Dün, bir kere daha gördük işte Taksim''de; doğru belledikleri yanlış yolda burunlarının dikine dikine; 80''ini geçmiş hekimlere diklene diklene gidiyorlar…
*
Binler değil, on binler değil, yüzbinler hiç değil; bir avuç doktor ya hu!
Her biri yaşını başını almış, ununu elemiş eleğini asmış, herhangi bir engellemeyle onlardan eksiltebileceğin hiçbir şey kalmamış, korkutabileceğin hiçbir şey kalmamış;
Ne olur çıkmasan yollarına da bıraksalar "Tıp Bayramı" namına taşıdıkları çelengi Cumhuriyet Anıtı''na!
Yeminlerini tekrarlasınlar; suç mu?
Bir de basın açıklaması yapsınlar;
Ne olur?
Günlerdir televizyonlarda konuşulmayan, gazetelerde yazılmayan neyi açıklayacaklar da hopluyorsunuz bu kadar?
"Siyasi iktidar buharlaştırıcı", yahut doping gibi "muhalefeti iktidar yapıcı" aşı geliştirecek halleri yok; polis zoruyla engellenmeye müstahak ne konuşacaklar?
*
Önlerini kestiniz, itiştiniz…
İşgal altında kutladıkları bayramlarını zehir ettiniz…
İşgale karşı kahramanca direnen şehitlerinin hatırasını zedelediniz…
Ee?
Ne elde ettiniz?
İlişmeseniz belki 10 kişinin konuşmayacağı "sembolik" bir temsili, 10 milyon kişinin gözüne, vicdanına, izanına sokunca neyi ispat ettiniz?
*
Buysa övüncünüz; şahidiz; güçlüsünüz;
89 yaşındaki bir hekime diklenecek kadar!..
/////////////////////////////
SORU-YORUM
----
AK Parti ve MHP Genel Başkan Yardımcıları, Cumhur İttifakı''nın Seçim Yasası taslağını TBMM''ye sundular.
Sunarken de üzerine basa basa vurguladılar:
- Seçim yasasında yapılacak değişiklikler, yürürlüğe girmelerinden itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulamazlar.
Geçenlerde de sormuştum, tekrar edeyim;
Bu hüküm, yeni seçim yasasının yürürlüğe girmesini takip eden bir yıl içinde eski yasa hükümleri uyarınca seçim yapılmasına mani mi ki, bu hamleden erken seçim defterinin tamamen kapanmış olduğu sonucunu çıkarmamız gerekiyor?