Tahliyeler devam ederken
Ergenekon Davası’ndan cezaevinde bulunanların tahliyesi devam etmektedir. Tahliyelerin, dava sonucunda verilen kararın gerekçesinin yazılmamasından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Tahliyelerin, Türkiye Cumhuriyeti 26. Genelkurmay Başkanı E. Org. İlker Başbuğ’un, Anayasa Mahkemesi’ne hak ihlaline ilişkin başvurusunun olumlu sonuçlanmasıyla başladığı ve bunun emsal teşkil etmesiyle diğerlerinin de gerçekleştiği görülmüştür.
Tahliyeler, hiçbir suçları bulunmayan, vatan ve millet sevgisiyle dolu, Atatürkçü düşünceyi, Cumhuriyetin değerlerini benimsemiş ve savunmuş kahramanların özgürlüklerine kavuşması açısından son derece sevindiricidir. Yeniden yargılama süreci imkânının açılmasıyla Balyoz ve Casusluk gibi davalarda da benzer uygulamaların gerçekleşmesi en büyük arzumuzdur. Ancak bu işin burada bitmiş olarak görülmesinin mümkün olamayacağı da bir gerçektir. Bu olayların sebep ve sonuçlarının tespit edilmesi, sorumlularının belirlenmesi, gerçek hukuk sistemi içinde adaletin tecellisi kaçınılmazdır.
***
“17 Aralık yolsuzluk operasyonu” olmasaydı, bu duruma gelinebilir miydi? Bunun cevabının, “geç de olsa, evet, gelinirdi” olması gerekir. Ancak 17 Aralık konusunun süreci hızlandırdığı inkâr edilemez. “Evet, gelinirdi” dememizin sebebinin, davaların tümünün düzmece olduğu, suçlamaların uydurulmuş delillere, yalancı ve ayarlanmış gizli tanıklara ve sahtekârlıklara dayandığının, inkâr edilemeyecek boyutlara gelmesinden kaynaklandığı görülmektedir.
Yaşanan olayların temelinde; çoğunlukla dış kaynakların Türkiye’yi kontrol altına alarak kendi menfaatleri istikametinde hareket etmesini sağlama, içeride ideolojik düşüncelerin ön planda tutulduğu düzenlemelere imkân yaratma ve yönetimin de iktidarını devamlı kılma amacının bulunduğu anlaşılmaktadır. Dış kaynakların Kürdistan düşüncesini, Ermeni meselesini, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs sorununu ön planda tuttuğu söylenebilir. Bu maksatla, istenen ortamın geliştirilmesine engel teşkil edebilecek, başta TSK olmak üzere, belirli anayasal kurumların dirençlerinin kırılması ve kontrol altına alınmasının gerekli görüldüğü değerlendirilmektedir.
Bu amacın gerçekleşebilmesi için de, toplum üzerinde korku ve baskı oluşturulmasının, ayarlanmış yargının kullanılmasının, yasama, yürütme ve yargı erklerinin tek elde toplanmasının ön görüldüğü ve uygulamaların bu çerçevede yapıldığı kıymetlendirilmektedir. Ayrıca geçmişten gelen kin ve intikam duygularının da bu davranışı güçlendirdiği düşünülmektedir. Açılan davaların hukuki olmayıp, siyasi ve ideolojik olduğu, gerçek aydınlar ve birçok duyarlı vatandaş tarafından başlangıçtan itibaren anlaşılmıştır. Ancak şimdi, çok daha geniş bir kesim tarafından da görünür hale gelmiştir.
Yakın bir zamana kadar iktidar ile cemaatin, arzu ettikleri sonuçlara ulaşabilmek için ittifak içinde hareket ettikleri, yönetimin cemaate imkânlar tanıdığı ve yaptıklarını zevkle takip ettiği görülmüştür. Ancak paralel yapı olarak isimlendirilen bu sistemin, oklarını iktidara çevirmesini müteakip ittifak bozulmaya başlamış, 17 Aralık operasyonundan sonra da ipler tamamen kopmuş ve cemaat, iktidarın hedefi haline gelmiştir. 17 Aralık operasyonuyla zor duruma düşen yönetimin, mücadelede cephesini genişletebilmek için yeni ittifaklar aradığı ve bu kapsamda TSK’yı duygusal olarak da yanına alabilmek için, başta yargı alanında olmak üzere, bir takım uygulamalara geçtiği anlaşılmaktadır. Zira orduya kumpas kurulduğu, haksızlık yapıldığı, davalarda “katakulli” olduğu sözleri, 17 Aralık miladından sonra ortaya çıkmıştır.
***
Ancak hâlâ, ortaya çıkan gerçekleri ve tahliyeleri içine sindiremeyen kindarların ve yandaşların olduğunu ve bunların medyada sürekli darbe edebiyatı yaparak davalarda gerçek payı bulunduğunu söylemeye devam ettiklerine de şahit olunmaktadır. Bu nedenle fazla rehavete kapılmamakta ve şüpheci hareket etmekte yarar vardır.
Vatanseverlerin serbest kalmasından duyulan sevinci bir kere daha ifade ediyorum. Kendilerine geçmiş olsun diyor, diğer vatanseverlerin de en kısa zamanda tahliyesini içten temenni ediyorum. Adaletin bir an önce tecelli etmesi için herkesin üstüne düşen görevi yerine getireceğini bekliyor ve buna inanıyorum.