Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Taciz olayı tacizden ibaret değildir

İçişleri Bakanlığı açıklama yapıyor: "Dört kayıp çocuktan; Erzurum'dan kaybolan S.Ç. bulunmuş, Ankara'nın Polatlı ilçesinde kaybolan Eylül olayı aydınlatılmıştır... Ağrı'da kaybolan Leyla ve Konya'da kaybolan Yasin'in bulunması için İçişleri Bakanlığı'nca arama faaliyetleri sürmektedir."

Bilinen ve medyaya düşen bu tür kayıpların ve cinayetlerin yanında hiç kimsenin haberinin olmadığı yüzlerce bilinmeyen benzer olaylar yaşanıyor.

Taciz, tecavüz, cinayet, kayıp olayları neredeyse sıradan vakalar haline gelmiştir.

İnanılması zor tecavüz ve cinayetler

Geçenlerde medyaya düşen ve tüyleri diken diken eden bir haber şöyledir: Güneydoğu'nun bir ilçesindeki "YİBO'da okuyan 13-14 yaşındaki 8 öğrenci, iki ve üç yaşındaki iki bebeğe tecavüz etti. Bebeklerden birini havuzda boğarak öldürdüler, derede ölüme terk ettikleri bebek ise kurtuldu."

Aynı yerin kent merkezindeki bir okulda da 4 kız öğrenciye iki yıl boyunca tecavüz edilmesi olayı ile gözaltına alınan 25 şüpheliden 15'inin tutuklandığı haberi medyaya düştü.

Bu tür olguları görmemezlikten gelmek ya da bireysel manyaklık olarak niteleyip geçmek doğru değildir. Konuyu suç ve ceza sorunu olarak görmek de konuyu hafife almak anlamına gelmektedir. Yaşanılanları psikolojik, sosyolojik, ahlaki, ekonomik ve kültürel boyutlarıyla irdeleyip gerekli tedbirleri çok yönlü ve bir bütün olarak gecikmeden almak gerekir.

Halbuki "Eylül" adlı çocuğun cinayetini vesile eden iktidar yetkilileri 'bu olayın ardından cinsel istismar olaylarına karşı düzenleme olan kastrasyon çalışmasının yeni dönemde süratle hayata geçirileceğinden' söz etmektedirler.

Bu tür canavarca işlenen suçlara karşı kısırlaştırma ya da hapiste besleme cezaları sorunu çözmez. Bu tür yaratıklara verilecek en hafif ceza idam olmalıdır. Dahası konuyla ilgili olarak toplumsal rehabilitasyon, manevi yenilenme, ahlaki yüceltme ve yaşamı adaletli hale getirme gibi tedbirler alınmalıdır.

Olgunun diğer boyutu!

Kayıp olarak bildirilen sonra da cesedi bulunan çocukların yanı sıra medyaya ayakları kesilmiş, gözleri oyulmuş hayvan haberleri düşüyor. Bu haberlerden en yenisi şöyle: "Hakkari'nin Zap Suyu kenarında iki gözü oyulmuş bir köpek bulundu."

Yolda giderken rastladığı kediye önce tekme sallıyor, hırpalayıp örseledikten sonra denize atıyor. Yakalandığında ise "uyuşturucu almıştım. Ne yaptığımın farkında değildim" türünden savunma yapıyor.

İnsan ya da hayvan fark etmiyor. Zayıfa, zavallıya, güçsüze ve ezik olana yardım yerine şiddet uygulamak doğrudan yabancılaşma işaretidir. Bu tür davranış sergileyen yaratıkların insanlık, kişilik ve ruh sağlığı yönünden irdelenmesi gerekmektedir.

Araştırmalar, tecavüz, cinayet, gasp gibi suçlardan hapiste yatanların büyük çoğunluğunun çocukken hayvanlar üzerinde şiddet uyguladığını ortaya çıkarmıştır.

Güçlünün zayıf üzerinde uyguladığı şiddet bir yerde aile içi şiddet, diğer yerde çocuklar üzerinde taciz bir başka yerde de hayvan üzerinde işkence olarak ortaya çıkmaktadır.

Sosyal hayatta özgüveni eksik, ezik ve insanlığıyla ilgili sorunu olanlar, bu öfkelerini zayıf olandan, aciz olandan yani hayvandan ya da savunmasız insanlardan çıkarmaktadır.

Çocuk tacizleri, kadın cinayetleri ve hayvanlara eziyet konusu toplumsal vicdanı ağrıtacak boyutları ulaşmıştır.

İntihar, şiddet, cinayet, boşanma, taciz ve tecavüz olgularıyla uyuşturucu, keyif verici madde kullanımı ve alkol tüketimi arasında da doğrusal bir ilişki vardır.

Uyuşturucu ve keyif verici madde kullanımı, alkol tiryakiliği arttığı ölçüde kriminal olgular da artmaktadır.

Hayvanlara işkence ile kadına şiddet, zayıf insanları istismar ve tacizler arasında da bir ilişki vardır. Taciz olayı tacizden ibaret değildir.

Her şeye siyaset olarak bakanlar bu kör bakışı değiştirmelidir. Zayıf ve güçsüz için "yaşasın işkence" diyen sosyal doku üzerinde düşünmek zamanıdır.

Yazarın Diğer Yazıları