Suriye’ye müdahale ve Türkiye
Suriye’de kimyasal silah kullanılması sonucunda birçok insan hayatını kaybetmiştir. Bu durumda Suriye’ye müdahale için, bugüne kadar fazla istekli olmayan başta ABD olmak üzere, özellikle batılı ülkeler müdahale için hazırlık yapmış, intikaller tamamlanmıştır. Harekâtın süre ve kapsamının sınırlı olacağı söylenmektedir.
Suriye yönetimi, ülkesinde bulunan BM heyetine, gecikmeli de olsa inceleme için izin vermiştir. Heyetin bugünlerde sonuç alması beklenmektedir.
Suriye’ye müdahale için BM’den, güvenlik konseyi üyesi Rusya ve Çin’in tutumundan dolayı bir karar çıkmamıştır.
***
BM’den karar çıkmaması üzerine, Suriye’ye müdahale için bir koalisyon oluşturulması öngörülmüştür. NATO’nun devreye girmesi şimdilik söz konusu değildir. Müdahale için, kimyasal silahın Esat yönetimi tarafından kullanıldığına ilişkin tahminler ağırlık kazanmakla birlikte, bu konuda BM heyetinin kararının beklenmesi gerektiğine ilişkin görüşler ön plana çıkmıştır. ABD, kimyasal silah kullanımını kırmızı çizgi olarak ilan ettiği için kendisini müdahaleye mecbur hissetmektedir.
BM heyetinin kimyasal silah kullanılıp kullanılmadığına veya bunun başka bir şey olduğuna konusunda bir sonuca varması mümkündür. Ancak bunu kimin yaptığı hususunda kesin bir netice almasının oldukça zor olduğu düşünülmektedir. Bu durumda sadece ikaz maksadıyla, Suriye’yi, kimyasal silah kullanımından caydırmayı hedefleyen, tespit hedeflere karşı sınırlı füze ve bir ihtimalle de hava operasyonu yapılması beklenmektedir.
Kimyasal silahı kimin kullandığı hususunda çeşitli olasılıklar bulunmaktadır. Bunları sıralayacak olursak;
1. Esat yönetimi kullanmış olabilir: Elinde bu silahlar vardır. Her an kullanabileceği ihtimali mevcuttur. Muhalifleri yıldırmak için bu yola başvurması kuvvetle muhtemeldir. Ancak bu takdirde müdahaleyle karşılaşabileceğini değerlendirmiş olması gerekir.
2. Muhalifler kullanmış olabilir: Özellikle batılı ülkelerin müdahale etmesi için provokasyon amaçlı hareket ederek yanıltma yoluna gitmiş
olabilir.
3. Esat’a bağlı güçler tarafından, merkezden habersiz olarak, kontrolsüz olarak kullanılmış da olabilir. Hatta bu husus alınan istihbarata istinaden ağırlık kazanmıştır.
***
Türkiye, müdahale için teşkil edilecek koalisyonda yer alacağını belirmiştir. Zaten Suriye’deki olaylar karşısında gösterdiği hassasiyet ve müdahaleye ilişkin ısrarından sonra başka bir şekilde hareket etmesi de beklenmemelidir. Ancak bu katılımın, İncirlik ve diğer hava meydanlarının kullanımına izin verilmesi yönünde olacağı, fiili katılımın ise (meşru müdafaa durumu hariç) son tahlilde düşünüldüğü ve bu kapsamda gerekli hazırlıkların yapıldığı değerlendirilmektedir.
Hangi şekilde olursa olsun Türkiye’nin, muhtemel bir operasyonda karşılaşabileceği olumsuzlukları değerlendirmesi ve buna uygun tedbirler alması gerekli görülmektedir. Karşılaşılabilecek olumsuzluklar aşağıda sıralanmıştır:
1. Halen 400.000 dolayında olan mülteci sayısının 1.000.000’a kadar ulaşması mümkün görülmektedir.
2. Bu mülteci akımı esnasında, 1991 Irak harekâtında olduğu gibi, terörist grupların Türkiye’ye daha rahat girebileceği düşünülmektedir. El-Kaide ve Hizbullah terörleriyle de karşılaşılabileceği kıymetlendirilmektedir.
3. Gittikçe artan kaçakçılığın çok daha büyük boyutlara ulaşabileceği beklenmektedir.
4. Dikkatlerin Suriye’ye çevrilmesi fırsat bilinerek, şehirlerde terör olaylarının başlatılabileceği tahmin edilmektedir. (Hazırlıklar yapıldığına dair haberlere rastlanmaktadır)
5. Kimyasal silahın Esat yönetimi tarafından kullanılmamış olabileceğinin de dikkate alınması gerekmektedir.
6. Meşru Müdafaa durumu ile karşı karşıya kalması, bu durumda NATO’nun da devreye girerek müdahalenin boyutlarının genişleyebilmesi de mümkündür.
Türkiye’nin tutumunu, Irak’a yapılan 1991 ve 2003, Afganistan’a yapılan 2001 ve Libya’ya yapılan 2011 müdahaleleri ve sonuçlarından elde edilen tecrübeleri dikkate alarak düzenlemesinde fayda görülmektedir.