Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Suriye'nin bölünme tehlikesi

Suriye’deki intihar saldırısında üst düzey yöneticilerin ölmesi nedeniyle Esat’ın ülke üzerindeki kontrolünün sorgulanır duruma gelmesi, ordudan çözülmelerin artması, Özgür Suriye Ordusu’nun bazı yerlerde hâkimiyeti ele geçirmesi, rejimi ve yönetimi zorlanır hale getirmiştir.
Suriye yönetimi, ABD, Batı, S.Arabistan ve Katar tarafından muhaliflere verilen destekle içeriden çökertilmeye çalışılırken, dışarıdan özellikle kilit ülke Rusya olmak üzere, Çin ve İran vasıtasıyla ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. Suriye yönetimini ayakta tutmaya çalışanların da desteklerini nereye kadar devam ettireceklerini kestiremedikleri değerlendirilmektedir.
Neticede bir değişim olması muhtemeldir. Cenevre toplantısında öngörüldüğü gibi bir geçiş yönetimi gerçekleşebilir. Rusya için Esat ve yönetiminden çok Suriye üzerindeki etkisinin devamı önemlidir. Ancak Esat’tan sonra Suriye’nin nasıl bir sistem ve yapı içinde olacağı belli değildir. Bütünlük içinde her grubun temsil edilebildiği demokratik bir yönetimden daha çok bölünme tehlikesi ağır basmaktadır.

***

Türkiye, Esat yönetiminin gitmesi için yoğun çaba harcamıştır. Bu konuda Batı’yla birlikte çalışmış, Suriye muhalif hareketini desteklemiş, S.Arabistan ve Katar’la aynı kulvarda hareket etmiştir. Ancak bu şekilde hareket ederken, Esat’tan sonra Suriye’nin bölünebileceğini düşünemediği, sadece Suriye’deki tüm kesimleri temsil eden bir yönetimin iş başına gelebileceğini değerlendirdiği anlaşılmaktadır. Sünni ağırlıklı bir yönetimle, hatta Müslüman Kardeşlerle ilişki kurabileceğinin düşünüldüğü söylenebilir.
Başbakan’ın Rusya ziyaretinde istikrardan ve Suriye’nin bütünlüğünden yana olduğunu belirtmesi ve bu konuda Rusya’yla fikir birliği içinde olunduğunu söylemesi olumlu bir gelişmedir. Çünkü Suriye’de Esat yönetiminin devrilmesiyle birlikte etnik ve mezhepsel bir çatışmanın çıkması ve buna paralel olarak ülkenin bölünmesi söz konusudur.

***

Esat’ın gelişmeler karşısında tüm Suriye’de hâkimiyeti sağlayamayacağını anlaması halinde, Batı’da Lazkiye merkezli bir Alevi-Nusayri devleti kurabileceği de söylenmektedir. Hatta bu maksatla bölgedeki demografik yapının değiştirilmesi, para rezervlerinin bir bölümünün Tartus’a taşınması, lojistik ve güvenlik merkezleri hazırlıkları yapıldığı öne sürülmektedir.
Ayrıca Esat rejiminin devrilmesi halinde gelişmiş silah sistemlerinin ve kimyasal silahların, Hizbullahın eline geçmesine karşı ABD ve İsrail’in müşterek hareket ettiğine ve hatta İsrail’in bu maksatla operasyon hazırlığı yaptığına ilişkin haberlere de rastlanmaktadır.
Suriye yönetiminin kontrolsüz bir çöküşe girmesi, bölünme ihtimalini arttırabilir. Bölünme sürecinde Suriye kuzeyindeki Kürtler de bu durumdan faydalanarak ayrı bir statü kazanabilir. Başta ABD olmak üzere Batı, zayıf ve parçalanmış bir Ortadoğu’yu İsrail’in güvenliği açısından tercih edebileceğinden, Suriye’nin bölünmesine karşı çıkmayabilir. Rusya, Ortadoğu’daki etkinliğini bölünmemiş bir Suriye ile devam ettirmek istemekle beraber, yeni oluşumla etkinliğini ve Doğu Akdeniz’deki menfaatlerini koruyabileceğine kanaat getirirse bölünmeye karşı çıkmayabilir. Bu durumda zararlı çıkacak ülke Türkiye olacaktır.

***

Suriye’nin Kürt şehirlerinde Kürtler kontrolü ele geçirmektedir. Kürt nüfusu Türkiye sınırı boyunca yoğundur. Barzani, Suriye’deki Kürt grupların ortak hareket edebilmesi için birlikteliklerini sağlamıştır. Erbil deklarasyonu bu konunun temelini teşkil etmiştir. Suriye’deki Kürtlere Barzani tarafından eğitim verildiği de ortaya çıkmıştır. Kürt ittifakı, Batı ve Türkiye tarafından, Esat yönetimine karşı ayrı bir güç oluşturduğu ve muhalif hareketi güçlendirdiği gerekçesiyle olumlu karşılanmıştır.
Ancak Esat yönetiminden sonra olası bölünme sürecinde, Kürtlerin bağımsızlığa uzanabilecek özerk yapı istekleri dikkatlerden kaçmamalıdır. Irak’ın kuzeyinde var olan bir özerk yönetimin yanına, Suriye Kürtlerinin özerk yapısının da eklenmesinin ortaya çıkaracağı güvenlik sorunu göz ardı edilmemelidir. Barzani’nin bu bölgede de etkili olmak istediği bilinmektedir. Ortaya çıkacak durum, Büyük Kürdistan’ın ayaklarından birinin daha gerçekleşmesi anlamına gelir. Ayrıca PKK için ikinci bir üs bölgesi oluşması da söz konusudur. Çünkü bölgede PKK uzantısı PYD şimdiden etkinlik kazanmıştır. Böyle bir gelişme Türkiye açısından sıkıntılı bir durum yaratır.
Türk yetkililerince, geç kalınmış olsa da, tehlikelerin görülmeye ve tedbir alınmaya başlanması memnuniyet vericidir. Konunun iç gelişmelerle birlikte mütalaa edilmesinde, yürütülecek siyasettin çok boyutlu gerçekleştirilmesinde ve Suriye’nin geleceği konusunda sadece Batıyla değil, en az aynı ölçüde ve hatta daha fazla Rusya’yla işbirliği içinde hareket edilmesinde güvenliğimiz açısından fayda görülmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları