Suriye’deki gelişmeler
Seçim süreci geride kalmıştır. Bu arada Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki gelişmeler ise hiç durmamış, Suriye’deki gelişmeler ise gittikçe tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Bir taraftan bu konuda gelişmeler takip edilerek ivedi alınması gereken tedbirler alınırken diğer taraftan gelişmeleri değerlendirmek üzere bölgedeki büyükelçiler ile BM daimi temsilcimiz, ABD, İngiltere, Rusya ve Fransa büyükelçilerimiz Ankara’ya çağrılmıştır.
Söz konusu gelişmeler olmadan önce dış politikamız, “komşularla sıfır sorun” çerçevesinde yürütülmeye çalışılmıştır. Ancak bu politikanın sadece bizim inisiyatifimizle ve akademik düşünceyle yürütülmesinin mümkün olamayacağı, işleyen politikanın da bu konuyu etkileyeceği, yürütülmeye çalışıldığı takdirde tavizler vermek durumunda kalacağımız çeşitli vesileler ile ifade edilmiştir.
Suriye’deki olaylar başlangıçtan itibaren Türkiye’yi etkileyen bir durumdur ve farklı bir karakter de göstermektedir. Türkiye bugüne kadar Suriye’de gerekli olan reformların süratle gerçekleştirilmesi, halkın isteklerinin karşılanması, olayların yatışmasına yönelik tedbirlerin alınması yönünde Esat yönetimine telkin ve tavsiyelerde bulunmuş ve sabırla bunun sonucunun alınmasını beklemiştir. Ancak Suriye yönetiminin davranışları gittikçe sertleşmiş, Türkiye’nin telkinlerinin pek dikkate alınmadığı gözlenmiştir. Suriye’nin, bu davranış şekliyle sonuç almasının mümkün olamayacağı anlaşılmıştır. Ancak uluslar arası güçlerin, sivil kayıpların arttığı düşüncesiyle pek fiili müdahaleye de yanaşmadığı görülmektedir.
Göçler daha da artabilir...
Sivil halk üzerindeki baskı ve korkunun artması Türkiye’ye olan mülteci akımlarını arttırmıştır. Bu göç olayının daha da artması beklenmektedir. Bu durum bize 1991’deki Kuzey Irak’tan Türkiye’ye olan peşmerge göçünü hatırlatmaktadır. O zaman göç eden insan sayısı milyonu geçmiş ve Türkiye’nin başına dert olmuştu. Ayrıca bu göç esnasında PKK teröristleri, durumdan istifade ederek Türkiye’ye sızmış, terörist faaliyetlerin ve saldırıların artmasına da sebep olmuştu. Hatırlanacağı üzere o tarihten sonra PKK terörü en üst seviyeye ulaşmıştı. Bu da yetmiyormuş gibi, Irak’ın kuzeyinde, bölgedeki Kürt halkını korumak için önce Çekiç Güç oluşturulmuş, zaman içinde bu kuvvet Keşif Güce dönüştürülmüş, uçuşa yasak bölgeler ihdas edilmiş ve Kürt Özerk Yönetimi’nin kurulmasına imkân sağlanmıştı. Bilindiği üzere bu yönetim, ayrı bir devlet gibi statüsünü oluşturmuş ve kabul görmüş durumdadır.
Simdi de bu tehlike, Suriye’de de gerçekleşebilecek gibi görünmektedir. Suriye’nin kuzeyinde yaşayan Kürtler, mevcut olaylardan istifade ile özerklik taleplerini dile getirmektedir. Suriye’deki olayların, Esat rejimi gitmeden düzelebileceği ihtimali gittikçe zayıflamaktadır. Uluslararası güçlerin, yaptırımları askeri bir müdahaleye kadar taşıması olasılığı yine de mevcuttur. Hatta bu konuda Türkiye’nin politik ve fiili müdahale katkısı talep edilmekte ve hatta fiili müdahaleye ilişkin çağrı dahi yapılmaktadır. Türkiye’nin mülteci akımlarını uzaktan karşılamak ve kontrol altına almak için bir tampon bölge oluşturacağına ilişkin haberlere de rastlanmaktadır.
Suriye’de olayların kontrol altına alınamaması ve/veya uluslararası güçlerin sivil kayıpları önlemek maksadıyla müdahalesi halinde, her an için Suriye’de bir Kürt Özerk Bölgesi teşkil edilmesi mümkün görülmektedir. Bu durumda Büyük Kürdistan projesinin Suriye ayağının da hayatiyet bulması söz konusudur. Olayların takibinde, değerlendirmelerde ve alınacak tedbirlerde bu durumun dikkate alınmasında fayda görülmektedir. Ayrıca Türkiye’deki bölücü hareketlerin ve demokratik özerklik taleplerinin de, hassasiyetle kıymetlendirilmesi gerekmektedir.