Suriye'de tek çıkış yolu!
TSK, Afrin'de yapılması gereken ne varsa onu yapıyor. Mehmetçik her türlü fedakârlığa katlanarak sahayı temizliyor. Sahada onca riske giren Türkiye, masada kaybetmemek için rasyonel ve realist davranmak zorundadır.
Suriye'de ne oluyor?
Akılcı ve gerçekçi davranmak nasıl olacaktır? Bunu anlayabilmek için öncelikle Suriye'de ne yaşandığını anlamak lazımdır.
ABD'nin inşa ettiği üslerle, gönderdiği beş bin TIR silahla, eğittiği otuz bin kişilik sınır gücüyle ne yapmak istediği açıktır.
Rusya'nın bölgeye yığdığı hava savunma sistemleri, operasyon yaptığı onca uçağı ve yerleştiği üslerle ne yapmak istediği de açıktır.
İran'ın durumu ise ortadadır.
Suriye'de ne yaşandığını bir cümle ile özetlersek, burada bölgesel ve küresel aktörler arasında bilek bükme mücadelesi yapıldığını görürüz.
Bu mücadelede oyuna gelen oyunu kaybedecektir.
ABD'nin PYD'li unsurlara sınır boyunca devletçik seviyesine çıkarma girişimi Türkiye için yakın ve acil tehdit halini almıştır. Türkiye bu durumda ABD ile olan tarihi/idelojik telakkilerden Rusya/Suriye/İran ile olan coğrafi/siyasi gerçekliğine dönmek zorundadır.
Suriye gibi başta coğrafi olmak üzere Türkiye ile her türlü yakınlığı olan bir ülke tarihi/ideolojik/idari saikler yüzünden daha fazla düşman kampa itilemez.
Rejimi ya da Beşşar Esat bahane edilerek bu ülke İsrail'in, ABD'nin, PYD'nin kucağına daha fazla itilemez.
Rejiminin adı ne olursa olsun, yönetiminde kim bulunursa bulunsun, geçmişte Suriye ile Türkiye arasında ne yaşanmış olursa olsun Türkiye hükümeti Suriye'yle işbirliği ve birlikte çalışma iradesini ortaya koymalıdır.
Tek çıkış yolu burasıdır.
İktidarın ilişkileri okumada yaptığı yanlışı!
Devletten devlete, milletten millete ilişkiler başka bir şey, liderden lidere ya da kişiden kişiye ilişkiler ise daha başka bir şeydir.
AKP iktidar 2002 yılından bu yana dış politikada devletten devlete ilişkilerin yerine kişiden kişiye ilişkilere indirgemiştir.
Türkiye-Mısır ilişkisi Erdoğan-Sisi, Türkiye-Irak ilişkisi Erdoğan-Maliki, Türkiye Suriye ilişkisi ise Erdoğan-Eset özelinde kişiselleştirilmiştir.
Dahası ilerleyen aşamalarda ülkeden ülkeye ilişkileri de yerini ülkeden örgüte ilişkilere bırakmıştır. Mısır'la ilişkiler yerini İhvan-ı Müslüm'e, Filistin'le ilişkiler yerini Hamas'a, Suriye'yle ilişkiler ise yerini ÖSO gibi kuruluşlara indirgenmiştir.
AKP döneminde dış politikada son derece riskli ve tehlikeli ilişkiler dönemi başlatılmıştır. Daha kötüsü AKP hükümetlerinin Suriye politikası 'Eset'in', Mısır politikası Sisi'nin iktidardan gitmesine endekslenmiş olmasıdır. Uygulanan politika şudur: Eset katil gitmelidir, Sisi darbecidir, iktidardan ayrılmalıdır.
Malikiye karşı Barzani, Sisi'ye karşı Mursi'ye, merkezi yönetime karşı Erbil'le kurulan romantik ilişkilerin ne denli tehlikeli sonuçlar ürettiğine yakın geçmiş şahittir.
AKP iktidarı uluslararası ilişkileri okumada şimdiye kadar yaptığı yanlışları artık terk etmelidir.
İbadi ile olanın aynısı Esat'la da olmalıdır!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önce "Sen benim zaten muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, kıratımda değilsin, kalitemde değilsin" diye çıkıştığı Irak Başbakanı Haydar el İbadi'yle Barzani'nin referandumu sonrası "Sayın İbadi ile yaptığım telefon görüşmesi ve ziyaretler güzel bir başlangıç oldu" demişti.
İbadi ile kurulan ilişkiler sonucunda Barzani'nin referandumu nasıl etkisiz kılındıysa Esat ile kurulacak ilişkiler de PYD'nin emellerini kursağında koyacaktır.
"Katil Esat", "Esat gitsin her şey düzelsin" söylemleri başta PYD olmak üzere İsrail ve ABD'nin emellerine hizmet etmektedir.
Türkiye'nin Suriye politikası süratle hamaset, halk dalkavukluğu ve romantik hezeyanlardan arındırılmalıdır.
Suriye'yle ilişkileri iyileştirmede Türkiye elini çabuk tutmalıdır. Zira İsrail'in Golan ötesinde Suriye topraklarında bir güvenlik bölgesi oluşturmak için harekete geçmesi an meselesidir.
Türkiye'nin maliyetine katlanılabilir ve siyasi yönden sürdürülebilir stratejisi ancak Suriye'yle birlikte oluşturabilir.