Suriye sınırında ne oldu?
Türk savaş uçakları “sınır ihlali” yaptığı iddiasıyla bir Suriye uçağını düşürdü.
Ve bizim kafamız karıştı...
Bu işin bir adım öncesinde Suriye’deki Türk toprağı olan ve Türk askerlerince korunan “Süleyman Şah Türbesi” , Esad’a karşı savaşan IŞİD militanlarınca kuşatılarak Türkiye’ye “Üç gün içinde burayı terk boşaltın” tehdidinde bulundu!
Türkiye’ye yapılan IŞİD tehdidinde kafa karıştıran şu soruların cevabını o günlerde henüz bulamamıştık!
* Türkiye, bütün Esad muhalifleri gibi IŞİD’i de üs, silah ve lojistik olarak destekliyordu. İyi de, IŞİD kendisini destekleyen Türkiye’yi niye tehdit etti?
* IŞİD, Niğde yolu üzerinde kendisini destekleyen Türkiye’nin, üç asker ve polisi ile bir vatandaşını niye şehit etti, ikisi ağır, 5 Mehmetçiği niye yaraladı?
“Türkiye-Suriye ile savaşa sokulabilir” uyarılarının yapıldığı bir dönemde ve seçimlere bir hafta kala Türk jetlerinin Suriye uçağını düşürmesi ile bu sorulara cevap sanki bulunur gibi oldu...
Bir: Erdoğan’ın seçim öncesi sıkıştığı durumu gören ve Suriye konusundaki yenilmişliğini doğru okuyan Esad ile baş edememiş muhalif güçler, IŞİD’i kullanarak Türkiye’yi Suriye savaşının içine çekmek istediler ve Suriye uçağını Türkiye’ye düşürterek bu konuda önemli bir adım atmış oldular.
İki: Sandık başına gitmeden önce Erdoğan’ın da Türk halkının milli duygularını galeyana getirerek milliyetçi kitleleri etrafında toplamak gibi bir derdi vardı, çünkü bu günlerde PKK ile yapılan özerklik pazarlığının Erdoğan’a ait ses kayıtlarının çıkması ülkenin gündemindeydi. Yine muhafazakâr kitleyi avuçlayacak bir “millî harekete” ihtiyaç vardı, çünkü Erdoğan’la ilgili muta nikâhı söylentili bir kaset iddiası medyaya yansımıştı.
Üç: Erdoğan her türlü ses ve görüntü kayıtlarını önlemeyi kafasına koymuş lâkin halktan ve hatta kendi tabanından büyük tepki almıştı. Türkiye ve bütün dünya bu tavrından dolayı Erdoğan’ı Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim’le özdeşleştiriyordu. Bu tepkiyi törpüleyecek ve ne yapılıyorsa vatan için, devlet için hissi uyandırılacak bir “büyük olaya imza atmak” gerekiyordu; Suriye uçağı işte tam da böyle bir dönemde düşürüldü.
Şimdi denecek ki ne yani Türkiye, Suriye’ye sınırını ihlal mi ettirsin?
Elbette ettirmesin...
Şimdi, ortada gerçek bir ihlâl var mı, yok mu aklımızı kiraya vermeden bir analiz yapmaya çalışalım.
Düşen uçaktan sağ çıkan pilotun açıkladığı gibi Suriye uçağı Türkiye sınırından 7 kilometre içeride düşürülmüştür. Uçak vuruldu amma ondan sonra 7 kilometre gitti ve düştü demeyin, insana gülerler. Yönü Türkiye’ye doğru olan bir Suriye uçağı füze ile vurulduğunda pilotun kurtulmak için saniyeleri ya vardır, ya yoktur.
Füze ile vurulan Suriye uçağı hem yönünü değiştirecek, hem 7 kilometre gidebilecek, olacak iş mi? Sonra o uçak, dedik ya füze ile vuruldu, en azından uçağın bir parçasının olsun vurulduğu yere düşmesi gerekmez mi?
Bu ne biçim bir füze ki vuruyor amma 7 km. gidene kadar uçaktan bir kıymık bile kopartamıyor?
Uçak vurulur vurulmaz miting alanındaki Erdoğan, TSK’yı, pilotları kutluyor. Yurt dışındaki Cumhurbaşkanı kutluyor. Meclis Başkanı kutluyor. Anadolu Ajansı, uçağın düşüş görüntülerini çekiyor, sanki orada hazırmış gibi; ve servis ediyor.
Sahi sizce de bir tuhaflık yok mu?
Yanlış anlaşılmasın, TSK ve pilotlar kendilerine verilen görevi başarı ile yapmıştır, onlara bir şey diyeceğimiz yok. Amma bütün bu olup bitenler, “Bu günlerde bir Suriye uçağının düşürülmesi lazım” senaryolarını kuvvetli delillerle aklımıza getiriyor.
Nitekim IŞİD, uçak düştükten kısa bir süre sonra Türkiye-Suriye sınırında kontrolü ele geçiriverdi.. Maksat hâsıl olduğuna göre Süleyman Şah Türbesi’ndeki tehdit kalktı mı?
Eğer böyle ise...
Türkiye IŞİD’in kontrolüne girmiş olmuyor mu?
***
Sınırını korumak her devletin namus borcudur.
Amma aynı hassasiyetin Irak’ın kuzeyi ve Kandil’den sınır ihlalleri yapılıp meselâ Hakkâri’de 200 teröristle karakollar basıldığında ve onlarca Mehmetçin siperlerde çarpışa çarpışa şehit olduğunda aynı Erdoğan sınır ötesine uçak gönderme ve kara harekâtı yapma kararı alamamış, “ABD’ye gittiğimde bu konuyu Obama ile görüşeceğim” demekle yetinmemiş miydi?
Ayakkabı kutularındaki Euro’ları, evlerdeki para kasalarını ve para sayma makinelerini, milyar dolarlık rüşvet ve yolsuzluk tapelerini konuşturmamak için bir milletin başı bu kadar mı belaya sokulur?
Hadi her şeyi susturdunuz, engellediniz... Münker Nekir’in tapelerini nasıl engelleyeceksiniz?