Suriye politikası değişim için sinyal veriyor
Türkiye'nin Suriye politikası, gelişen yeni durumlara bağlı olarak değişim göstermek mecburiyetindedir. Yeni politika, ortak çıkar nedeniyle, Suriye Yönetimi'yle iş birliği yapılmasını gerekli kılmaktadır.
Astana ve Cenevre süreçleri arasında koordinasyon çabası
Türkiye, başlangıçta ABD'yle birlikte Özgür Suriye Ordusu'nu (ÖSO) destekleyerek Suriye rejimini devirmeye çalışmıştır. ABD de, Suriye kuzeyinde Özerk/Federe veya bir başka şekildeki Kürt yapısıyla koridor yaratmak istemiştir.
Ancak ABD, bir müddet sonra ÖSO ve diğer muhalif grupları desteklemekten vazgeçmiştir. Bunda muhalif grupların dağınık olmasının, içlerinde radikal unsurlar bulunmasının ve desteğin bir kısmının da IŞİD'e kaymasının rol oynadığı söylenebilir.
ABD bu sefer desteğini, çatışmalar esnasında ortaya çıkan Kürt Gruplar üzerinde yoğunlaştırmış, bunların içinden de PYD'yi ön plana çıkararak, amacını bu örgüt üzerinden doğrudan gerçekleştirmeyi tercih etmiştir.
Ancak bu gelişme, PYD'nin PKK'yla iç içe olması nedeniyle Türkiye'ye tehdit oluşturmuştur. ABD'yle ortaya çıkan bu anlaşmazlık, zaman içinde Türkiye'yi başka ortaklar aramaya yöneltmiştir.
Türkiye bir taraftan IŞİD'e karşı oluşturulan koalisyonun içinde yer alırken, diğer taraftan da Esad karşıtı güçleri desteklemiştir. Ayrıca kendisine tehdit olan PYD/YPG/PKK'ya karşı da tedbirler almak durumunda kalmıştır.
Şimdi Suriye'de barışı tesis ve istikrar oluşturma zamanıdır. Ancak taraflar kendi çıkarları istikametinde hareket ettiklerinden, konu zora girmiştir. ABD Cenevre Süreci, Rusya ise Astana Süreci kapsamında görüşmeleri yürütmektedir. ABD, Astana sürecinden tedirgindir.
Türkiye de ağırlıklı olarak, daha somut sonuçlar aldığı ve çıkarlarıyla uyuşan, Rusya ve İran'la da ortak olduğu Astana Süreci tarafında yer almıştır. Ancak Cenevre Süreci'nin içinde bulunmayı da ihmal etmemektedir. Diğer taraftan ABD'yi, Astana süreci içine katmak için de yoğun çaba harcamaktadır.
Türkiye'nin Suriye'yle ortak çıkarı
Suriye'de artık ciddi anlamda bir IŞİD tehdidinden bahsedilemez. Ancak ABD, hâlâ bu tehdidin devam ettiği bahanesiyle PYD'yi kullanma çabasındadır. Bu nedenle ısrarla desteğini sürdürmektedir. Ancak asıl amacı, güçlü bir PYD oluşturarak kuzeyde Kürt yapısı adı altında bir terör koridoru oluşturmaktır.
Bu konu Suriye'nin toprak bütünlüğüne tehdittir. Türkiye'ye de tehdittir. Hatta İran'a da, Irak Bağdat yönetimine de tehdittir. Türkiye ve Suriye'nin ortak çıkarı bu tehdidi bertaraf etmektir.
Suriye, bugüne kadar ses çıkarmadığı PYD'nin bir federasyon olmasına karşıdır. Onu artık düşman olarak nitelendirmektedir. Onunla mücadele etme niyetinde olduğu anlaşılmıştır.
Bu mücadele için Esad'ın yeterli gücünün olmadığı, bir destek arayışına girebileceği düşünülmektedir. İşte bu durum, Türkiye için bir fırsat olarak değerlendirilmeli ve PYD'yle ortak mücadele zemini yaratılmaya çalışılmalıdır.
PYD'nin bölgede kalıcı olması mutlaka önlenmelidir. Bölgede yeni ittifaklar oluşmaktadır. Türkiye zora sokulmak istenmektedir. Bu konuda geç kalınmamalıdır. Esad ne kadar kötü olursa olsun, ulusal çıkarlarımız ve güvenliğimiz için Esad karşıtı söylemlere son verilerek, onunla doğrudan olamasa da, şimdilik dolaylı bir diyalog ortamı yaratılabilir.
İki taraflı oyunlara karşı uyanık olunmalı
ABD, politikalarında ve söylemlerinde samimi değildir. Suriye hükümetine bağlı yerlerde operasyon yapmayacağını da beyan etmiştir.
Rusya da ikili oynamaktadır. Afrin'e operasyon için önce göz kırpmış, sonra da PYD'yle görüntü vermiştir. Soçi'deki toplantıya PYD'nin katılmayacağı sözüne de fazla güvenilmemelidir.
Türkiye, PYD'yle mücadelede ortak çıkarımız olan bölge ülkeleriyle iş birliği içinde hareket etmeli, Suriye'ye, toprak bütünlüğünün sağlanmasına destek için çağrıda bulunmalı ve Rusya'nın da oyununa gelmeden desteğini alarak politika yürütmelidir.
Suriye politikasında başlangıçta yapılan hataları bir nebze olsun düzeltebilmek, güvenliğimizi sağlamak ve bekamız için bunları yapmak mecburiyetindeyiz.