Suriye müftüsünden medya ve cami kıyaslaması!

Son Suriye gezimizde, Suriye müftüsü Dr. Ahmad Badr al-Din Hassoun’un daveti üzerine evine gitmiştik. Suriye müftüsü, kendisinin Hanefi olduğunu, Suriye’deki bütün mezhepler arasında kardeşlik tesisi için çaba gösterdiğini anlattıktan sonra şöyle konuşmuştu:
“İslam toplumları ileriye gidecekleri halde, vitesi geri takmış, hep gerisin geriye gidiyor.
Geriye gittikçe, ileriye gittiklerini zannediyorlar.
Eğer şimdiki nesillere sahip çıkıp, kendilerine doğru olan şeyleri anlatamazsak, küreselleşme illeti bizim nesilleri alıp götürecek.
Küreselleşme bir oyundur..
Maalesef, bugün itibarıyla küreselleşme insanı bir sömürü metaı olarak görüyor, onu kendi kimliğinden soyutluyor, kendi değerlerine yabancı hale getiriyor.
Küreselleşmenin öncüleri kendilerini bir araba olarak görüyor, insanları ise o arabanın hareket etmesi için yakıt olarak algılıyor.
Oysa dünyalı olmak, Allah’ın varlıkların en şereflisi olarak takdim ettiği insanı yine Allah rızası için sevmeyi gerektirir.
Onun için bizler, dua ederken, ‘Allahım, milletimi, dünyayı ve insanlık âlemini koru’ diyoruz.
Dünyalı olmak, bizlerin ve sizlerin ve dahi herkesin kendi kimliklerini koruyarak, kardeşçe ilişki kurmalarını gerektirir.
Dünyalı olmak, camiden önce insana değer verir.
Çünkü cami, insanın Allah’a ulaşması için bir araçtır.
Moskova’da düzenlenen dinler konferansına katıldım.
Putin de oradaydı. Orada ’Mukaddes olan insandır. Bunu bildiğimizde, bütün dünyanın mukaddes olduğunu da kavrayabiliriz. Ne ekerseniz onu alırsınız’ dedim.
Artık küreselleşmeye karşı yeni düşünceler ortaya koymaya başlamak gerekir.
Bu anlamda medyanın camilerden bile daha önemli bir yeri vardır. Camilerde Cuma hutbeleri vardır.
O hutbeyi yapan adamların çoğu gökyüzünde yaşamaktadırlar, oysa gazeteciler genelde halkın arasındadırlar.

***


Zaman zaman ziyaretimize gelen Kürt kardeşlerimize şunu tavsiye ediyorum:
Aman Türkiye’yi bölüp parçalayacak bir faaliyetin içerisinde olmayın.
Çünkü, Türkiye’nin zayıflaması, sonuçta sizlerin de mahfınıza sebep olacaktır.
Onların nihai hedefi, Kürtleri de parçalamaktır.
Kürtleri lejyoner olarak kullanarak, farklı cephelerde çarpışacak askerler yapmak istiyorlar.
Suriye, Türkiye ve İran’a karşı kullanmak istiyorlar.
Bu ülkeler, eninde sonunda ayakta kalacak, ama sonuçta hüsrana uğrayacak olan sizler olacaksınız.
Biz sadece uyarıyoruz.
Suriye’deki Kürt kardeşlerimizi kullanmaya çalışıyorlar.
Asıl kaybedecek olan sizlersiniz.
Muhterem bir toplum olmaktan çıkarılıp, lejyoner hale getirilmek isteniyorsunuz.
Sizi kendi amaçları için kullanıyorlar.

***


Bugün Irak’ta çok önemli bir tespit gözlerden kaçırılıyor.
Amerika’nın, Irak’ta yapmaya çalıştığı, bir zamanlar İngilizlerin Çanakkale’de kullandığı yöntem ile tıpa tıp aynı.
Direnişçilerin üzerine, kendileri gitmek yerine başkalarını gönderiyorlar.
Varolan işgalci askerlerin, yarısına yakını ABD vatandaşı değil, diğer topluluklardan devşirilen ve kimsesi olmayan zavallı insanlar.
Ve bu askerler öldüklerinde cesetleri, ABD’ye götürülmüyor, Irak’ta gömülüyor.
Musul’da ABD askerlerinin toplu mezarları ortaya çıkarıldı.
Bu durum o askerlere gömülürken bile saygı duyulmadığını gösteriyor.
Onları Irak’a getirirken, ’Eğer başarılı olursanız, size ABD vatandaşlığı vereceğiz, zengin olacaksınız’ diye kandırıyorlar.
Orta ve Güney Amerika’dan getirilen bu askerlerin büyük bir bölümü zaten serseri.
Bu belayı bölge ülkeleri olarak hep birlikte elele vererek aşmak mümkündür.”

***


Suriye’deki bütün temaslarımızda, özellikle ABD, İngiltere ve İsrail’in Ortadoğu ile ilgili politikaları hakkında bizim tespitlerimizle tam bir paralellik olduğunu görmüştük. Bu da Suriye’nin başının belada olduğunun göstergesiydi. Çünkü, milli bağımsızlık ilkesine göre davrandığınız zaman ABD, İngiltere ve İsrail koalisyonunun Orta Doğu’daki stratejik hedeflerinin önünü kesmiş oluyorsunuz.

Yazarın Diğer Yazıları