Suriye kördüğümü
Suriye meselesi kördüğüme döndü. Nasıl çözülecek, belli değil. Şiddetli çatışmalar, patlayan bombalar, ülkemizi ve insanlarımızı da hedef almaktadır. Dünyanın her yerinden getirilen, en vahşi ve tehlikeli teröristler sınırlarımıza üşüşmüş vaziyette. Sadece masum sığınmacıların değil, bu belalı güruhun da üssü haline geldik. Bir taraftan “Analar ağlamasın” diye PKK’nın şartları kabul edilirken, öbür taraftan anaları ağlatan başka bir terörle iç içe girdik. Esad’a haftalık, aylık ömür biçen siyasetimiz, şimdi tam anlamıyla çıkmaz sokağa girmiş durumda.
Hesaplar yanlış çıktı. Acaba neden? Başa dönüp hatırlayalım:
1) Baas Rejimi, sadece Nusayri (%12) ve Hıristiyan-Dürzi (%13) olmak üzere %25’lik bir kesime dayanıyor. Halbuki Sünni Müslüman (%73-75) oranındadır ve rejime şiddetle karşıdır. Bunlar içinde en güçlüsü “Müslüman Kardeşler” örgütüdür. Hasılı baskıcı rejime karşı, mezhep çatışması potansiyeli yüksektir.
2)“Arap Baharı” sürecinde sıra Suriye’ye gelmiştir. ABD, İngiltere, AB ülkeleri ve İsrail cephesi karşısında Suriye rejimi ayakta kalamaz.
3) Suriye’ye destek veren İran, Rusya, Çin ve Hizbullah örgütü, ne yaparsa yapsın, iç dinamiklerin çatışması ve Batı cephesi karşısında bir şey yapamaz.
4) Bu durumda Suriye’nin komşusu ve en geniş sınırı olan Türkiye, ön almalı ve “yeni” Suriye üzerinde önemli bir rol üstlenmelidir. Özellikle “Müslüman Kardeşlerle” işbirliği çok önemlidir.
Bu tespitleri değerlendirelim: Nusayri ağırlığının sadece Muhaberat (istihbarat)’ta olduğu, buna karşılık, Sünnilerin devlet teşkilatında ve Bakanlarda %70’i teşkil ettiği, din eğitiminin Sünnilik esasına göre yapıldığı, müftünün, Başbakanın ve Genelkurmay Başkanı’nın Sünni olduğu görüldü. Halkın büyük kısmı rejimin yanında yer aldı. Beklenen ölçüde “mezhep” çatışması olmadı. Taşıma teröristler çok kan döktü, ama desteği güçlü olan Esad devrilemedi.
Öncelikle İsrail’in ve enerjinin güvenliği için Suriye’yi bölmek isteyen emperyalist cephe, bu gerçeği gördü. Sonra güneyden kuşatılacağını bilen Rusya’nın, “ne pahasına olursa olsun” siyaseti ortaya çıktı. Sıranın kendine geleceğini gören İran, bütün gücüyle Suriye’ye desteğini artırdı. Çin siyasi desteğini sürdürdü. Son olarak da Hizbullah örgütü devreye girdi. Hasılı hesaplar tutmadı.
Gelinen noktada emperyalist cephe diyalog gibi çözümlerle, işi zamana yaymaya başladı. Ama bizim hız kesmeyen, “meşruiyetini yitiren Esad’ı muhatap almam” diyen siyasetimiz, yapayalnız kaldı. Cenevre’de toplanacak Uluslararası Konferansa Suriye davet edilince, şaşkına döndük. Katılsak Esad’ın meşruiyetini kabul etmiş, katılmazsak devre dışı kalmış olacağız. Açmaza düştük.gerçekler hep saklandı
Siyasi iktidar askeri uçağımızın düşürülmesi ve iki pilotumuzun şehit edilmesiyle başlayan ağır kayıplarımız karşısında, sadece konuştu. Her saldırıdan Esad’ı sorumlu tutarak, hesabı sorulacak dedi. Sonra da her şeyi unutulmaya terk etti. Son Reyhanlı faciası da şehit ailelerine biraz para ve ümit dağıtıp, daha da vahimi, egemenliğimize ve bütünlüğümüze vaki bu saldırıyı görmezden gelerek unutmaya terk etmek olacaktır.
Öte yandan vahşi teröristler, cinayetleri, illerimizi terör üssü yapmaları, sınırların yol geçen hanı olması, insanımızın tedirginliği hiç görülmüyor. Hatta beslenip, her türlü lojistik destek verilerek, meşrulaştırılıp, pervasızlaştırılıyor.
Soralım: Acaba ülkemizde dünyanın en kanlı terör üssü kurularak, bütünlüğümüz tehlikeye sokulmuş olmuyor mu? Mesela; PKK uzantısı PYD’nin Kamışlı Bölgesinde örgütlenmesi bizi ilgilendirmiyor mu? Barzani-PKK-PYD hattından Akdeniz’e uzanacak bir koridor açma projesi bilinmiyor mu? Türkmen şehri Kerkük ve Telafer’i ele geçirmeye çalışan Barzani yönetiminin, petrol ve doğal gazı bu koridordan Akdeniz’e ulaştırması, Türkiye’yi “baypas” etmesi, hayati derecede önemli değil mi?
Büyütülecek ve zenginleştirilecek olan, Türkiye’den bir parçayı da içine alacak şekilde “ikinci İsrail” adı verilen “Birleşik Kürt” devletinin kuruluşu hızlandırılmıyor mu?
SONUÇ: Vatanımız yeni bir terörün üssü olamaz. Vakit geçmeden dağıtılmalıdır. Suriye değil, ülkemizin bütünlüğü düşünülmelidir.