Suriye ile açılım şart!
Saddam diktatördü. Kaddafi de öyleydi. Her ikisinin ortadan kaldırılması ne Irak'a ne Libya'ya ne de İslam'a yararlı oldu. Tam aksine her iki diktatörün ABD tarafından vahşice ortadan kaldırılması BOP stratejisi gereği bölgedeki İslam ülkelerinin kontrol altına alınmasına neden olduğu gibi İsrail'i de güçlendirdi ve pervasızlaştırdı.
Aynı şey Beşar Esat için de söylenebilir. "Esat katildir, zalimdir, canidir" sözlerini edebilirsiniz. Ancak Saddam sonrası Irak, Kaddafi sonrası Libya'da neler olduysa Esat sonrası Suriye'de de aynı şeylerin olacağını görmek gerekir.
Türkiye, Suriye halkıyla ve coğrafyasıyla dost olmak, iş birliği içinde bulunmak zorundadır. Esat'ın iyi/kötü ya da zalim olması Türkiye'nin değil Suriye halkının sorunudur.
İslam ülkelerinin hali!
Suudi Arabistan Müftüsü verdiği fetvada İsrail'le savaşmanın caiz olmadığını belirtirken Hizbullah'a karşı İsrail ordusuyla iş birliği yapılabileceğini de ifade etmişti. Bu fetvayı tebrik eden İsrail İletişim Bakanı Eyüp Kara, Suudi müftüyü ülkesine davet etmişti.
Bu açıklamadan birkaç gün sonra Birleşik Arap Emirlikleri'nde en önemli generallerin başında gelen Abdullah el Haşmi, "İsrail'le biz kardeşiz, ABD ise ağabeyimiz" açıklaması yapmıştı.
İsrail ve ABD'deki Yahudi kuruluşları, Sisi'nin Mısır'da yönetimi ele geçirmesinin darbe olarak tanınmaması için elinden gelen her şeyi yaptılar. AIPAC tarafından ABD Senatosu'na hitaben yazılan mektupta şu cümleler yer almıştır: "Darbe dolayısıyla Mısır'a askeri yardımın kesilmesi ülkede istikrarsızlığı artıracak, ABD'nin çıkarlarına ters düşecek ve müttefikimiz İsrail'i olumsuz etkileyecektir."
İsrail'e ülkelerini ve kucaklarını açan bazı İslam ülkeleri Türkiye'ye ve İran'a karşı düşman bir duruş içine girmişlerdir. Geçenlerde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Enver Gargaş'ın "Arap dünyası Tahran ve Ankara tarafından yönetilmeyecektir" sözlerini niçin ettiğini düşünmek gerekir.
Mısır, Arabistan, BAE ve İsrail ittifakı!
Diğer yandan BAE'nin Dışişleri Bakanı, "Bölgedeki jeostratejik yarış Kahire ve Riyad merkezli güçlendirilmiş bir Arap birliğini gerekli kılıyor" diyor. Bu bağlamda Gargaş, Türkiye ve İran'ın bölgedeki hâkimiyetine karşı Suudi Arabistan ve Mısır'a birleşme çağrısında bulunuyor.
CBS kanalına konuşan bir Suudi gazeteci, Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Salman'ın, "Erdoğan'ın yönettiği Osmanlılar, Müslüman Kardeşler'i de kullanarak halifeliği yeniden getirmek istiyor. İran ideolojik devrimini yaymak istiyor" dediğini söylüyor.
Netanyahu, ABD'de yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan'ın İsrail hava yolu şirketi El-Al haricindeki Hindistan-İsrail hattında sefer düzenleyen şirketlere hava sahasını kullanma izni verdiğini belirtti.
İsrail'e her türlü kolaylığı gösteren Suud yönetimi Türkiye'ye her türlü zorluğu çıkarmaktadır. Nitekim gelinen aşamada Türk TV dizilerinin gösteriminin Suudi Arabistan'da yasaklanması bunlardan sadece birisidir.
Orta Doğu'da fiilen Türkiye ve İran'a karşı Mısır, Arabistan, BAE ve İsrail ittifakı söz konusudur. Bölgedeki her gelişmede bu ittifakın etkisi görülüyor. İsrail bu durumdan çok memnundur. Netanyahu "Liderler değil, Arap halkları barışa engel" derken Arap liderlerini nasıl etki altına aldığını da itiraf etmiş bulunuyor.
İslam ülkeleri bu durumdayken, İsrail sürekli olarak Suriye'yi zayıflatmaya ve Golan ile hinterlandını denetim altına almaya çalışıyor.
Suriye'yi zayıflatmaya çalışan bir diğer ülke de ABD'dir. PYD'nin hamisi olarak ABD, Suriye topraklarında PYD/PKK'ya alan açmaya çalışmaktadır.
Bu durumda "Eset" özelinde Suriye'nin zayıflatılması İsrail ile PYD'nin güçlendirilmesi anlamına gelir. Öyleyse Türkiye, uyguladığı "Eset... Peset" stratejisini bir kenara bırakarak Esat ile anlaşmazlıklarını ertelemek ve Suriye ile iş birliği yapmalıdır. Irak'la iş birliği nasıl ki Barzani'yi etkisiz eleman konumuna getirmişse Suriye ile iş birliği de PYD ve İsrail'in hayallerini kursaklarında bırakacaktır.