Sülün Osman ve Türk insanı
Televizyonda kanallar arasında dolaşırken bağırarak konuşan bir satıcının sesi dikkatimi çekti
Televizyon kanalı sıradan bir kanal, ancak bir bayan bir erkek sunucu var ve bir erkek telefonla bağlanmış konuşuyor.
Telefonla programa bağlanan kişi öyle bağırarak konuşuyor ki sanırsınız karşısındaki insanla kavga ediyor.
Bu bağırtı ilgimi çekti ve dinlemeye başladım.
Piyasa değeri 2 bin lira olan bir cep telefonunu 150 liraya sattığını iddia ediyor. Üstelik telefonun garantili ve bütün aksesuarlarıyla satıldığını belirtiyor
Dikkatimi çekti nasıl olur da piyasada 2 bin liraya satılan bir telefonu 150 liraya televizyonda reklamla satıyor?
Heyecan dorukta idi ve izlemeye devam ettim. Telefonda bağırarak konuşan kişi hızını alamıyor ve başlıyor yeni vaatlerde bulunmaya:
Telefonu alan kişiye 500 lira konuşma değerinde kontör hediye.
Dikkatinizi çekerim, 150 liraya telefon alıyorsunuz yanında size 500 liralık kontör hediye ediyor.
Satıcının vaatleri bununla da bitmiyor devam ediyor:
Tek taş yüzük! Bu yüzüğün piyasa değeri 400 lira. Son olarak üstüne bir de bilezik hediye ediyor. Bu bilezik tabii ki o kadar da pahalı değil değeri 300 lira ve bunun yanı sıra daha birçok kılıf ve kalem gibi küçük parça hediyeleri de vermeyi ihmal etmiyor. Toplam değeri baktığınız zaman bin 400 liranın üzerinde bir hediye veriyor.
2000 liralık telefonları 150 liraya alıyorsunuz ve üstelik üzerine de bin 400 liranın üzerinde hediyeler alıyorsunuz.
Ticari mantıkla bağdaşmayan bu satışa kim kanar ki?
Bu satışın gerçek olması halinde bırakın almayanı, satanın aklından şüphe etmek lazım.
Mümkün değil bu reklama kanıp alan olmaz diye düşünürken, 10-15 gün sonra öğreniyorum ki bu yolla mağdur olan yüzlerce değil hatta on binlerce insan var. Bu insanlar soluğu; ya kaymakamlıklardaki tüketici hakem heyetlerinde alıyor ya da savcılığa suç duyurusunda bulunmaya koşturuyor. Bu suç duyurusunda bulunanlar arasında kimler yok k!
Gazetecilerden tutun da doktorlar ve avukatlara kadar her meslekten insan var.
Hepsinin derdi aynı:
Dolandırıldık!
Gerçekten bu insanlar dolandırılmış mıydı?
Davaların hiçbirinden olumlu sonuç çıkmıyor çünkü böyle bir vaade kanabilmek için kişinin akıl sağlığının yerinde olması gerekiyor. Yani 7 yaşındaki bir çocuğun kanmayacağı yönteme yetişkin insanların kanması, hukuki olarak hiçbir şey yapılamayacağını gösteriyor.
Hani derler ya akıl var mantık var, buna nasıl inanıyorsun diye! İşte buna inanan insanlar aklın ve mantığın bittiği noktada bu ürünleri satın alıyorlar, sonunda da ortaya bir mağduriyet çıkıyor.
Oysa dünyanın hiçbir yerinde bir tüketici, bir ürünün kat kat değeri altında yapılan satışa inanmaz ve itibar göstermez. Bunun altında bir dolandırıcılık olduğunu düşünerek kesinlikle böyle bir reklama ilgi göstermez!
Bedava mı?
Bu tür dolandırıcılık olayı neden hep ülkemizde oluyor? Bu soruya yanıt aramak için çok eskilere gitmek lazım. Sülün Osmanların yaşadığı 1960’lı yıllara. Galata Köprüsü’nü yarım kilo altına bir kuyumcuya satan Sülün Osman’a bir gün sormuşlar, nasıl oluyor da bu kadar zekisin diye!
Sülün Osman yanıt vermiş:
“Aslında ben zeki değilim. Hatta zekam dolandırdığım insanlardan bile az! Ama onların her şeyi bedavaya alma hırsları var ya! İşte onları aptal yapan, beni de zeki yapan bu!”