Suç: PKK dayatması ile Anayasal rejimi ortadan kaldırmak!

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, “Yeni bir Anayasa” için olağanüstü denilebilecek düzeyde faaliyet gösteriyor. Bunu yaparken de “Yeni bir Anayasa” nın herkesin talebi olduğu fikrini işliyor. Oysa biliyoruz ki, “Yeni bir Anayasa” ABD’nin dayatması, PKK’nın da talebidir.
Türkiye’ye karşı uygulanan terör saldırısının hedefi Türkiye’nin “siyasi amentü” sünü değiştirmektir. Oslo görüşmelerinde de koordinatör ülke temsilcisi, açılış konuşmasında MİT görevlisi, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı ve PKK temsilcilerine özetle “Sizi buraya biz topladık. Abdullah Öcalan’ın talepleri Meclis’te görüşülecektir” diye bir konuşma da yapmıştır. Daha sonra yeniden başlayan saldırılardan dolayı suçlanan PKK’nın ikinci adamı ise, demokratik özerklik konusunda mutabakata varıldığını ancak hükümetin seçimden sonra buna uymadığını açıklamıştır.
Cemil Çiçek’in “12 Haziran 2011 seçimleri öncesinde bütün siyasi partilerimiz tarafından gündeme getirilen yeni bir anayasa yapılması konusu, seçim sonrasında da gündemin en önemli maddelerinden biri olmuştur” sözü doğrudur ama halkın gündeminde Anayasa yoktur. Konuyu gündeme getiren, ABD ve PKK dayatmalarıdır.

***


Bu girişten sonra gelelim Cemil Çiçek’in gazete genel yayın yönetmenleriyle yaptığı toplantıya.. Toplantı kısa sürdü. Çünkü, Çiçek’in amacı, hazırlanan İnternet sitesini tanıtmak ve basının desteğini sağlamaktı.. Öyle ki Hürriyet’in yazı işleri müdürü Tufan Türenç, “Bizim işimiz yoğun” diyerek toplantının kısa kesilmesini talep edince Cemil Çiçek oylama yaptı ve herkes aynı yönde görüş bildirdi. Bunun üzerine, Çiçek birkaç soru alıp toplantıyı kapattı..
Peki ne diyor Çiçek? “TBMM Başkanı olarak bütün vatandaşlarımızı bireysel veya örgütlü bir şekilde aktif olarak yeni anayasa yapım sürecine katılmaya çağırıyorum. Yeni anayasaya ilişkin görüş ve önerilerinizi İnternet sitemize bekliyoruz” diyor.
Diyelim ki halkımız bu çalışmalara katıldı. Halkımız Anayasa uzmanı mıdır ki çalışmalara katkıda bulunsun?

***


Ben bir vatandaş olarak burada görüşümü yazmak imkânına sahibim. 1982 Anayasası’nın hazırlanması sırasında yaşadıklarımı naklederek bir katkıda bulunmak istiyorum.
1982 Anayasası, Danışma Meclisi’nde hazırlanırken Sonhavadis gazetesinin gece Yazıişleri sorumlusuydum. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisiydim. Yazıişleri Müdürüm rahmetli Yüksel Baştunç’a “Nasıl bir Anayasa?” diye bir kampanya başlatmak önerisinde bulundum. Kabul etti ama bu işin bütün sorumluluğunu bana verdi ve bir sayfa açtı.. Ben de Cemil Bey’in bugün yaptığı gibi bir taraftan halkın görüşlerini alıp yayınlamak, diğer taraftan da Anayasa hukukçusu hocalarımla röportajlar yapmak gibi bir yol takip etmeye karar verdim.
Okurların talepleri, Anayasa ile o kadar ilgisizdi ki yayınlayacak mektup bulamaz oldum.
Bu arada heyecanla okula giderek, hocalarımın odalarını tek tek dolaştım. Anayasa hukukçuları konuşmaya yanaşmadı. Çok sevdiğimiz idare hukuku hocalarını dolaştım. Onlar da beni hoş karşılayıp çay söylemekle birlikte konuşamayacaklarını bildirdiler.
Evet bir darbe ortamındaydık ama hukukçuların konuşmamasını anlayamıyordum. Bizim kampanya bittikten sonra, suya sabuna dokunmayan açıklamalar yapanlar oldu..

***


Bugün ise maşallah konuşmayan yok. Anayasa hukukçularını da toplayıp görüş alıyorlar ama, kuruluş felsefesine aykırı Anayasa yapılamayacağını söyleyerek itirazda bulunanlar için sanki onlar da süreci destekliyormuş gibi yalan dolana başvuruluyor!
Evet, Anayasa halkın kültürü ve idealleri ile bütünlük teşkil eden bir metin olmalıdır ama sonuçta bu iş hukuk tekniğini çok iyi bilmeyi gerektirir.
Ayrıca, devlet kuran bir iradeyi, yani ilk üç maddeyi ve başlangıç ilkelerini değiştirmek için, yeni bir devlet kurmayı göze almak gerekir. Bu da mevcut Anayasaya göre ağır bir suçtur.
Yani şu anda meşruiyetini Anayasa’dan alan herhangi bir savcı, bütün bu süreci başlatanlar için Oslo tutanaklarına da dayanarak tutuklama kararı verebilir.. Çünkü suçları sabittir!
Yine, kurucu iradeyi değiştirmek isteyenlere karşı halkın meşru direniş hakkı vardır. Yani bu süreç, koca bir milleti kandırarak sonuç alacaklarını, milletin kimliğini ve devletin yapısını değiştirebileceğini zannedenlere çok pahalıya mal olabilir.

Yazarın Diğer Yazıları