Suç bunun neresinde...
Bir taraftan karanlık kalan 15 Temmuz gecesini aydınlatmaya çalışırken öte yandan yargılamayı gerçekleştiren hâkimlerin ön yargılarını ya da tahliye kararı vermeyiş çaresizliklerini yansıtmaya gayret edeceğim. "Mahkeme kadıya mülk değildir" yazısını kaleme aldıran duruşmadan notları paylaşarak tarihe not düşmek istiyorum.
Duruşma başladı SEÇSİS denilen sistem ile İstanbul'da bulunan tanık emekli Korgeneral Alparslan Erdoğan 15 Temmuz gecesini anlatmaya başladı. Çorlu'daki 5'inci Kolordu Karargahına saat 23.00'de geldiğini ifade eden Erdoğan, öncelikle kışlalardan personelin ve araç çıkışının engellenmesine dair emir vererek işe başlamış. Bir taraftan televizyondan gelişmeleri takip ederken diğer yandan devre arkadaşları olan Korgeneraller Mehmet Daysal ve Ömer Paç ile telefonda görüşüp onların sorumluluk alanlarındaki durumu öğrenmiş. 02.00 sıralarında yine sınıf arkadaşı olan Korgeneral Metin İyidil'i aramış Erdoğan... Heyecanla "Senin orada sıkıntı var mı?" diye sormuş. Erdoğan ise "Şu ana kadar Trakya'da vukuat yok. Fakat Ankara'da, sizin oralarda durum karışık" cevabını vermiş. İyidil ise: "Zırhlı Birliklerde biraz sıkıntı görünüyor. Temas halindeyiz en kısa zamanda kontrolü sağlayacağımıza inanıyorum" diyor. Alparslan Erdoğan karargahında. Ankara'da Genelkurmay ve Kuvvet Komutanlıkları karargahları işgal altında. EDOK Komutanı evinden zorla götürülmüş. ÖKK Komutanını kaçırmaya çalışmışlar. İyidil ve sınıf arkadaşı Korgeneral Faruk Şengün derdest edilmekten kıl payı kurtulup, darbecilere yakalanmamak için sivil araçları ile dışarıda bağlı birliklerini telefon ile arayıp darbeye geçit verilmemesi için emirler yağdırıyor. Karargahlara gitmeleri risk. Genelkurmaydan darbecilerin çektiği mesajları görmedikleri için Erdoğan'a soruyorlar. Ünlü görevlendirme listesine göz atan Erdoğan: "Metin Paşa seni ve Faruk Paşa'yı kuvvet emrine almışlar. Yani tasfiye edilmişsiniz" deyince; İyidil, "Bunu da atlatacağız inşallah" der.
***
Alparslan Erdoğan Trakya illerinin vali ve emniyet müdürleri ile irtibat halindedir. Lüleburgaz'da bulunan kışlada hareketlenme haberini alınca derhal müdahale eder ve durdurur. Sabaha doğru Edirne'deki tümenden İstanbul'a takviye için konvoy hazırlandığı bilgisi ulaşır. Telefon ile o birlikte güvendiği, daha önce emrinde çalışan subayları arayarak hata yapmalarının önüne geçer. Bu arada atv'ye telefon ile bağlanarak: "Üniformalı teröristler bu kalkışmayı başaramayacak. Türk askeri millî iradenin emrindedir" açıklamasını yapar. Erdoğan'ın bu demecinden 15 dakika sonra Başbakan Binali Yıldırım bağlanır telefona: "Üniformalı terörist" benzetmesini tekrar eder. Korgeneral Alparslan Erdoğan da darbecilerin görevlendirilmesinde "Genelkurmay emrine" yani açığa alınmıştır. Sabah 06.30 civarında Erdoğan, İyidil'i tekrar arar; Lojistik Komutanlığında Korgeneral Yıldırım Güvenç'in koordinasyonu ile Zırhlı Birliklerdeki durumu kontrol altına aldıklarını. Darbeci Tuğgeneral Bican Kırker ve vatansever albaylar ile 6 kişinin tutuklandığını öğrenir. Ayrıca Zırhlı Birliklerde bulunan 200 tankın kışlada olduğunu, Tugay karargahına sığınan darbecilerin ele geçirilmesi için gerekirse top atışı ile imha edilme emrini İyidil'in verdiğini de öğrenir.
***
Trakya'da bir tek tabanca dahi patlamadan darbe savuşturulmuştur. Ancak televizyon haberlerinde bazı yerlerde çatışmaların sürdüğü söylenmeye devam ediyordur. Erdoğan 08.00'de arkadaşı Metin'i yeniden arar. "Kontrolü tamamen ele geçirdik. Darbecileri derdest ettik. Ancak önemli olan komutanları kurtarmak" cevabını alır. Zira başta Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları kaçırılmıştır. Darbecilerin son çırpınışları esnasında saat 12.00'de Erdoğan, İyidil'i yeniden arar: "Akıncılar'da derdest edilen komutanları kurtarmak için, Yıldırım Paşa ile beraber koordinasyon yaptıkları" cevabını alır...
Darbeden sonra görevine devam edip bir yıl sonra emekli olan Korgeneral Alparslan Erdoğan o geceyi anlatırken izleyici sıralarında aksiyon filmi seyreder gibiydim. Sislerin dağılacağı umuduyla diğer tanıkların sırasını beklerken Mahkeme Başkanı, Hüsamettin Otçu girdi devreye. Konya'da görevli iken Ankara'ya tayini çıkan Otçu'nun askeri hiyerarşi ve TSK'nın yapısını iyi bilmediği her haliyle belli. Erdoğan'a "Siz birliğinizin başındasınız. Metin dışarıda. 'Sizin ne işiniz var dışarıda, karargahınıza niye gitmiyorsunuz' diye uyarmadınız mı?" diye öfke ile soruyor... Erdoğan'ın ise son derece sakin: "Biz aynı devreyiz. Harb Okulu ve Akademide durum değerlendirmesini beraber öğrendik. Benim karargahım ile lojmanım yakın. Bir hareketlenme yoktu. Telefon ile karargahını aradım. Problem olmadığını öğrenince gittim. O gece Ankara'da çok miktarda komutanın derdest edildiğini biliyorduk. İki korgeneralin sağlıklı değerlendirme yaptıklarını bildiğim için; 'neden birliklerinize gitmediniz?' deme ihtiyacı hissetmedim" cevabı üzerine Başkan Otçu; "Metin ve Faruk'a kendi birliklerinin durumunu sordunuz mu? Sizin karargahınızda problem var mı? diye sormadınız mı?" sorusunu sertçe yöneltince devreye Av. Abdullah Kaya girip: "Sayın başkan tanığın ifadelerinde bunlar var. İyidil telefon görüşmelerinde kendi tugay ve alay komutanlarını aradığını, darbe karşıtı olduklarını, durumu kontrol ettiklerini zaten beyan ettiğini Erdoğan söyledi" diye itiraz etti. Hakim Otçu bu defa sakince: "Lojistik Komutanlığında Yıldırım Paşa, Metin ve Faruk Paşa ile koordine edildiğini söylediniz. Yıldırım'ın durumunu biliyor musunuz?" sorusunu ima ile yöneltti. "Şu anda maalesef tutuklu... Ankara'da en kıdemli general Yıldırım Güvenç'tir. Lojistik Komutanlığı güvenli ve açık olduğu için orada olmaları çok normal" dedi. Başkanın bu defa: "Saat 23.00'de köprünün kapandığını, Meclisin bombalandığı olağanüstü durumda bir komutanın kafede olması durumunda kendi birliklerini nasıl kontrol edebilir" sorusuna açık açık: "Esas olan subayların birliklerine gitmesidir. Ancak Genelkurmay ve Kuvvet karargahlarında diğer komutanların derdest edildiklerini bildikleri için gitmemiş olabilir" cevabını verdi. Ancak başkanın bu cevaptan da tatmin olmadığı her haliyle belli idi.
Yarın devam edeceğiz...