Subliminal mesaj!..
Köroğlu, "Tüfek icad oldu, mertlik bozuldu" demiş . Günümüzdeki alavere-dalaverelere tanık olsa bilmem neler söylerdi.
Yazının başlığını gören duyarlı okurlarımız "Nereden çıktı bu yabancı deyim. Türkçesi yok mu?" haklı sorusunu yöneltecektir.
"Kişinin bilinç altına gönderilen gizli mesaj" anlamına geliyor ve çoğunlukla reklam sektöründe kullanılıyor. Bir de gizli servislerin metodu olarak biliniyor. İyi de "niye yabancı deyim?" de ısrar edenler için kısa hatırlatmalarda bulunacağım.
Ergenekon, balyoz ve askeri casusluk kumpaslarında "deniz yerine okyanus", "telsiz yerine radyo" gibi Amerikan deyimleri iddianameye yansımış, ard arda yapılan operasyonlara da "dalga" adı verilmişti. O "dalga" da, Amerikan deyimi idi. Zira operasyonu yapan polisler bile kameranın açık olduğunu unutup: "Amerikalı hocaların gösterdiği gibi" bile diyerek "iplerin aslında kimlerin elinde olduğunu itiraf" etmişlerdi.
Nitekim FETÖ'nün emniyeti büyük ölçüde ele geçirmiş olan polisleri sahte dijital belgeler ile yine yargıya sızdırılan savcı ve hakimler ile 15 Temmuz hain kalkışmasının zeminini hazırlamışlardı.
Kumpas davalarının iddianamelerindeki "Subliminal mesaj" terimi, 15 Temmuz sonrasındaki davalarda da geçiyor. 'FETÖ'nün "Subliminal mesajları" diye. Görünen o ki polisi, savcısı, hakimi ve de devletin etkili-yetkili mercileri bu "Subliminal mesaj"ı pek sevmiş. Sadece reklam sektöründe değil, emniyete, yargıya, siyasete kadar sırayet etmiş subliminal... Dikkatlice incelediğimizde bu "Subliminal mesaj"ın çoğunlukla muhaliflere karşı uygulandığını görüyoruz.
Ne de olsa canım memleketimde "muhalif olmak yürek istiyor!"
"Adalet istiyoruz!" diye Ankara'dan İstanbul'a yürüyen CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na 450 km'lik yol güzergahında defalarca "Subliminal mesaj" verildi. Mermi koydular mesela... İktidar partisinin belediyesi yola gübre döktü örneğin... Suikast timi son anda yakayı ele verdi gibi ard arda yüzlercesini sıralayabiliriz. Yetmedi Ankara-Çubuk'ta şehit cenazesinde Bakanların, Genelkurmay Başkanı, Emniyet müdürlerinin arasında "linç girişimi"nde bulunuldu... Bir nevi "İstersek seni halka linç ettiririz" mesajı verilmedi mi?
Muhalif gazeteci olmak da zor iş.
Evimin önünde öldüresiye döverler.
Sokakda gözlüğünü, telefonunu kırıp, yumruklarlar.
"Her an peşindeyiz!" mesajıdır.
Yazdıklarından dolayı zırt-pırt dava açıp "hukuk sopası" gösterirler. Usul ve esasa uymadan tazminat ve hapis cezası yağdırıp, hapishane ile terbiye etmeye kalkışırlar.
Yetmez! Yasaya göre "Adli Kontrol!" adına hafta da 2 gün imza attırıp, 15 günde bir zorunlu seminere katılmaya zorlar. Halen "çiçek-böcek-magazin" yazmıyorsan gece yarısı zulmü başlar. Konferans seyahatleriniz takibe alınır. Uçağa binerken "duruşmaya katılmadın" diye gözaltına alınırsınız. Otelde gece yarısı kapınız çalınır "Yakalama kararınız var, ifade vereceksiniz" diye götürülürsünüz. Evinizden, sevdiklerinizin yanından, lokantadan, düğünden, nişandan bile alınıp geceyi karakolun ünlü (!) nezarethanesinde geçirdikten sonra lütfen ifadeniz alınıp serbest bırakılırsınız!
Bu işte "subliminal mesaj" dır.
"Çok hoplayıp, zıplama... Her an ensendeyiz. Güç bizde olduğu müddetçe boza pişirmeye devam ederiz. Evinin önünde dövmekle kalmayıp, karının koynundan da alır, yetmezse kafana sıkarız!" mesajıdır bu...
Öyle ise yanlış kapı çaldınız!
Vız gelir, tırıs gider!..