Stratejik uçurum!

Stratejik Derinlik kitabı ve “sıfır sorun” politikası ile ünlü Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, sonunda Türkiye’yi uçurumun başına kadar getirdi. Emekli Büyükelçi İnal Batu’nun söylediği gibi “Tam bir çıkmaza giriyoruz. Türkiye Suriye’deki muhaliflere yardım ediyor, bu Suriye’nin bölünmesine götürüyor. Suriye’nin bölünmesi demek yeni bir Kürt devleti demektir. Yani Suriye’den başlayan ve Irak ile birleşen bir Kürt devleti. Bu bir iflas manzarasıdır. Dış politikanın iflas manzarasıdır bunlar. Türkiye hem Arap ülkeleri arasındaki kavgalara, hem de mezhep kavgalarına taraf oldu. Bütün bölgede bir tek Katar, Suudi Arabistan ve Barzani’den ibaret Türkiye’nin ilişkileri. Diğerleri ile gayet kötü. Koca bölgede Barzani, Suudi Arabistan, Katar başka da dostumuz yok. Bu ülkelerle birlikte Suriyeli muhaliflere silah göndermekle suçlanan ülkeler arasındayız zaten...”

***

Bazen diyorum ki hani Türk büyükelçisini aşağıya oturtarak aşağılamaya çalışan İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman, Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na getirilse, acaba Türkiye’nin dış politikasını bu kadar çıkmaza sürükleyebilir miydi?
Bence bu kadarını yapamazdı. Fakat Ahmet Davutoğlu, “Taşkentli, Türkmen çocuğu, stratejik deha” vesaire denilerek millete kabul ettirildi. Ahmet Davutoğlu’nun uyguladığı politika ise Türkiye’yi komşularıyla düşman bir ülke haline getirmekten ibaret. Yani İsrail’in istediği politikalar.. Siz bakmayın İsrail ile çıkarılan suni “one minute” krizine.. Tayyip Erdoğan, İsrail’i karşısına almış görünerek İslam dünyasında etkili olmak istedi. Başlangıçta bunu başardı ama şimdi Amerikan politikalarının Orta Doğu’daki uygulayıcısı olduğunu herkes gördü..
CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın söylediği gibi “Dış politikada artık Türkiye Cumhuriyeti hükümeti inisiyatifi tamamen kaybetmiştir. İpin ucu başkalarının elindedir. ABD Orta Doğu’da kendisinin giremediği Suriye’ye Türkiye’nin girmesi için zorlamaktadır. Bakanın açıklamaları ABD politikalarına teslim olmak anlamına gelmektedir. Aynen son padişah Vahdettin’in ’aman koltuğum altımdan gitmesin Osmanlı İmparatorluğu ne olursa olsun, isterse gelsin işgal etsinler hiç mühim değil, yeter ki ben koltuğumdan olmayayım’ anlayışı gibi.. Başbakan ve AKP hükümeti kendi varlık sebebi olarak gördükleri ABD’ye tam tabidir..”

***

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Faruk Loğoğlu da Suriye halkının kan ağladığını belirterek, “Suriye’deki tablo, önemli ölçüde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yarattığı bir tablodur. AKP’nin en beceriksiz, en başarısız olduğu alan dış politika ve dış ilişkilerdir. AKP tarafından kendi seçmeni arasında yapılan anketler bile Suriye politikasının benimsenmediğini göstermektedir” dedi.
Davutoğlu’nun Suriye Kürtlerini Barzani üzerinden kontrol altına almayı planladığını kaydeden Loğoğlu, “Ankara’nın muhatabı Erbil değil, Bağdat’taki merkezi hükümettir. Davutoğlu istese de Bağdat’a gidemez, çünkü ilişkilerimiz orayla da bozulmuştur” diye konuştu.

***

Onur Öymen de “Kimse şu soruyu neden sormuyor Davutoğlu’na: Sizce Irak’ın dış politikasından Barzani mi sorumlu? Ayağınıza gittiğiniz Barzani, Suriye’deki Kürt kuruluşlarının tamamını 12 Temmuz’da Erbil’e davet ederek onlara Suriye Kürt Özerk Yönetimi’nin içine girmelerini söyledi, baskı yaptı ve bunu sağladı. Şimdi de tekrar çağırıyor. Suriye’nin kuzeyindeki Kürt oluşumlarını doğrudan doğruya Barzani yönlendiriyor. Bunu yaparken de PKK benzeri kuruluşu da davet ediyor. Milleti cahil yerine koymak kaygı verici” dedi.
Son söz MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman’dan: “Bize göre Kürdistan’ın kurulması konusunda AKP ya ikna olmuştur ya da Suriye’ye girmek için önceden tezgahlanmış bir tertibin ana aktörü haline gelmiştir.”
Bütün mesele bu tabloyu millete anlatabilmekte...

Yazarın Diğer Yazıları