Stanojeviç'in boynundaki zülfikarı ortaya çıkardı. Körler köyü hikayesi. Recep Çınar yazdı
Malum, Konyaspor sıkıntılı bir süreçten geçiyor...
Hem ekonomik, hem sportif, hem de yönetimsel anlamda…
Süper Lig’de yaşamak, daha doğrusu Süper Lige tutunmak kolay değil…
Başka bir deyişle de, “Süper Lig”in anlamı, özellikle de Anadolu kulüpleri için “yük”ün çoğalmasıdır...
Her anlamda...
Taşıması kolay değil...
Bu anlamda da Konyaspor işi kolay değil...
Tabii ki yönetimin de…
Hele de işe “Fransız”sanız yandınız...
Aynen Konyaspor yönetimi gibi...
Her şeyin yolunda gittiğini sanırlar...
İşlerin yolunda gitmediğini uyardığınız zaman da “gamlı baykuş”lukla suçlanır ve “ihale”yi size çıkarırlar...
Yanlışları görmezler, görenlerin de gözünü oyarlar...
Yanlışlarının hangi birisini yazalım…
Bir kamyon dolusu yanlış…
Daha önce yazdık, tekrarlamanın bir manası yok…
En basiti; taraftarlar arasında yapılan ayrımcılık…
Taraftarı stadın dışında tutmak, Konyaspor’a ihanetlerin en büyüğüdür…
Taraftarları cezalandırmıyorsunuz, cezalandırdığınız Konyaspor futbol takımıdır…
Beşiktaş maçı örnek…
Diyebilirsiniz ve mutlaka da “topu taraftar mı oynayacak” diye kendi aranızda konuşuyorsunuzdur…
Evet, futbolu ya da oyunu sadece sahadakiler, kulübedekiler değil, tribünlerdekiler de oynar…
Ve onlarla kazanır, onlarla kaybedersiniz…
İşinize gelince 12. Adam, işinize gelmeyince tu kaka!
Sizi yalayanlara “Ediz Hun”, doğruları söyleyenlere de “Erol Taş” muamelesi!
KÖRLER KÖYÜ
Körler köyü hikayesinde olduğu gibi…
Körler köyünde, tek gözü görene yapılanlar gibi…
Herkesin kör olduğu bir köyde, tek gözü gören birine yapılanların hikayesidir bu…
Bir zamanlar ülkenin birinde “Körler Köyü” varmış!
Köydeki herkes kör…
Ve günün birinde, “Körler Köyü”ne tek gözü kör, bir seyyahın yolu düşer…
Tek gözü gören adam, hiç görmeyen insanları uyandırır…
Köydeki bütün olumsuzlukları, hırsızlıkları, yalanları, dolanları ortaya serer anlatır…
Bütün körler gerçeklerle yüz yüze gelir…
Kim kimin karısına yazılır, kim kimin buğdayını çalar, kim kimin bacısına sarkar, körler görmez ama tek gözü gören seyyah bunları görür…
Köylülere anlatır…
Ve Körler Köyünün ihtiyar heyeti karar verir…
Sorun…
Körler Köyünde yaşayanlarda değil…
Bir gözü gören “seyyah”tadır...
Sonuç…
Körler Köyü Heyeti, bir gözü gören dervişin gören tek gözünü de kör etmeye karar verir…
Hikaye böyle...
Konyaspor’da da durum aynı...
Bazı gerçekleri görmüyor, göreni de kör ediyorlar…
ALEKSANDAR MESELESİ
Konyaspor Futbol Şube Sorumlusu Ömer Korkmaz, “Aleksandar Stanojeviç’in arkasındayız, hocamızla devam edeceğiz” dedi ya, basın toplantısında, inanmayın...
Ben inanmam, çünkü bu tür açıklamaların ardından, “kan değişikliğine ihtiyaç olduğu için, hocamızla yollarımızı ayırdık” gibi açıklamalara çok şahit oldum!
Aleksandar Stanojeviç’in kişiliği ya da karakter yapısı değil sorun olan...
Geride kalan 7 haftalık serüvendeki yapabildiği ile bundan sonra neler yapabileceğidir...
Sırp Hocanın masaya yatırılması gereken adamlığı ya da teknik adamlığı değil, Süper Lige yeterli olup ya da olmaması…
Dolayısıyla bundan sonra yapacakları ve yapabilecekleri noktasında endişeliyim...
Daha önce de yazdığım gibi, kurt elmanın içinde…
Yönetimle olmasa da, taraftarlarla, Sırp Hoca arasında köprüler atılmış, saflar netleşmiş ise bu yaranın dikiş tutması beklenmesin...
İçerideki Beşiktaş yenilgisi de cabası...
Aleksandar Stanojeviç’in Ankaragücü ve Beşiktaş maçlarındaki sistemi ile oyuncu değişikleri de…
Artı, Ali Çamdalı’nın varlığını da “ıskalamamak” lazım!
Anlayacağınız, kurt elmanın içinde...
Dahası da, Aleksandar Stanojeviç, boynunda bir “Zülfikar”la, yani bir kılıçla gezdiğini biliyor ve “ne zaman kellemi alırlar” tedirginliği ile akıbetini bekliyor.