Sözde siyasal muhafazakarlık ile gerçek mukaddesatçılığın farkları

AKP kendisini muhafazakar demokrat bir parti olarak nitelendirmesine rağmen aslında ne demokrattır ne de muhafazakar. AKP’nin neden demokrat olmadığını açıklamaya gerek yoktur. Ancak bir kez daha neden muhafazakar olmadığını izah edelim. Günlük yaşamda muhafazakarlık, bir insanın mevcut toplumsal, dinsel, değerlere bağlılığını kast eder. Bu anlamda insanlar değişik dinlerin dairesinde muhafazakar olabilirler. Hatta bir insan dinsiz olmasına rağmen toplumsal değerlere bağlılık göstererek muhafazakar olabilir. Ancak günlük yaşamda muhafazakar olan herkesin siyasal anlamda muhafazakar olması şart değildir. Mesela bir sosyalist günlük yaşamında muhafazakar olabilir. Kızlarının akşam dışarı çıkmasına, kısa etek giymesine izin vermeyebilir. Ancak o kişiye siyasal anlamda muhafazakar diyemeyiz.
Siyasal anlamda muhafazakar olmak, mevcut siyasal toplumun savunulması anlamına gelir. Muhafazakarlar, uğruna savaşmayı göze aldıkları toplumsal/siyasal yapının değişiminin ancak tedrici olmasını kabul ederler. Devrime şiddetle karşı çıkarlar, devrim değil, evrim derler. AKP’yi yöneten kadrolar günlük yaşam anlamında muhafazakar olmakla beraber siyasal anlamda muhafazakar değildirler. Çünkü AKP mevcut siyasal ve toplumsal düzeni “statüko” diye ilan etmiş ve ona karşı savaş açmıştır. AKP’nin Türkiye Cumhuriyetinin varlığı konusunda başkent ve üniter-milli devlet yapısı dahil değiştirmek istemediği ne olduğu konusunda şüpheler vardır. Üstelik AKP’liler icraatlarını gururla muhafazakarların nefret ettiği bir deyim olan “devrim” diye nitelendirmektedirler.
AKP bu icraatlarına devam ettikçe AKP’ye oy veren seçmen bloklarının kafasında da soru işaretleri oluşmaktadır. Bu karışıklığın ve tepkinin yaşandığı en önemli seçmen bloğu mukaddesatçı diye nitelendirilen seçmenlerdir. Kimdir mukaddesatçılar? Mukaddesatçılar, milli ve manevi değerleri bir bütün olarak görenlerdir. Mukaddesatçılar, “Vatan sevgisi imandandır’ diyenlerdir. Mukaddesatçılar, “Vatansız Müslümanlık” şeklindeki emperyalizmin oyununa gelmeyi reddedenlerdir. Mukaddesatçılar, Müslüman Türk olduklarını bilenlerdir.
AKP’nin düşünce/his dünyasını tahrip ettiği sözde siyasal muhafazakar seçmen bloğu, Irak’ın işgaline AKP’nin verdiği destek karşısında susmayı tercih etmektedir. Feluce’de, Samara’da ve Telafer’de yapılanları görmekte, susmakta ve hatta “Aman konuşmayalım bize de yaparlar” propagandasını yapabilmektedir. AKP’ye oy veren mukaddesatçılar ise Irak’ın işgali karşısında içine girilen sessizlikten büyük rahatsızlık duymuşlardır. Sözde muhafazakarlar 8 Haziran 2005’de Erdoğan’ın “Geniş Büyük Orta Doğu Projesi’nde demokratik ortak olarak bir görev üstlendik. Şu anda Orta Doğu coğrafyası üzerindeki ülkelere yapmış olduğumuz ziyaretler de bunun açık, net örnekleridir” demesinden hoşlanmışlardır, ancak mukaddesatçılar rahatsız olmuşlardır.
Sözde muhafazakarlar, Büyük Orta Doğu Projesinin hapishanesi olan Guantanama üssünde Kur’an-ı Kerim’in tekmelenmesi, basılması ve hatta üzerine işenmesini görmezlikten gelmişlerdir. Mukaddesatçılar ise çok ama çok rahatsız olmuşlardır.
Sözde siyasal muhafazakar seçmenler, AKP hükümetlerinin AB karşısında vermiş olduğu tavizleri rahatlıkla kabullenmişler ve savunmuşlardır. Ancak mukaddesatçılar ise AB karşısında takınılan teslimiyetçi tavırdan büyük rahatsızlık duymuşlardır:
İslâm’a karşı dinmeyen bir kini temsil eden Papa 16’ncı Benedikt, “cihadın mantık dışı” olduğunu belirterek, “Şiddet, ne Tanrı’nın ne de doğanın ruhuna uygundur” demiş ve 14. yüzyılda Bizans İmparatoru 2. Manuel Paleologus’un ” Bana Hz. Muhammed’in ne yenilik getirdiğini gösterin. Sadece şeytani ve insanlık dışı şeyler bulursunuz. Dinini kılıçla yayma emri vermek gibi... “ sözlerinden alıntı yaparak konuşmuştur.
Sözde muhafazakarlar bu hakaretler karşısında susmayı tercih ederken, mukaddesatçılar, Erdoğan’ın “Temenni ederiz ki, yapmış olduğu yanlışı süratle düzeltir ve medeniyetler arası diyalogun, dinlerarası diyalogun gelişmesi noktasında oraya bir gölge düşürmemiş olur. Biz yolumuza gerçi aynı şekilde devam edeceğiz. Zira kişilerin bu tür açıklamaları bizim bu yoldaki kararlılığımızı değiştirmeyecektir” şeklinde alttan alan cevabından çok rahatsız olmuşlardır.
Sözde muhafazakarlar Anadolu’nun değişik yerlerinde bir çok tarihi eserin kiliseye dönüştürülmesini görmezliklen gelirken mukaddesatçılar 50 müslüman kadının tecavüz edilmek için götürülür iken Van Gölüne atlayarak intihar ettiklerini bilmekte, Akdamar Adasında kilise açılmasından, Sümela Manastırında Pontusçu hayallerin canlandırılmasından rahatsızdırlar.
Mukaddesatçılar, Müslüman Türk çocuklarını misyonerlik çalışması ile sistemli bir şekilde Hıristiyanlaştırmaya çalışan odaklara karşı bilgilendirme mücadelesi veren Türk-İslam ülküsüne gönül vermiş ilahiyatçılara yapılan muameleyi de anlamamıştır.
İstiklal Harbimiz esnasında Fener Rum Patrikhanesini Yunan işgal güçlerinin emrine vererek ihanet ve fesat yuvası yapmasına izin veren ve 24 Kasım 1924’te Türkiye’den sınırdışı edilen papaz 6. Konstantin’in kemiklerinin AKP’nin özel izniyle tekrar İstanbul’a getirilmesinden ve Türkiye’de gömülmesinden mukaddesatçılar rahatsızdır. 12 Haziran seçimlerinde bakalım mukaddesatçılar AKP’ye nasıl bir ders verecekler?

Yazarın Diğer Yazıları