Sözcü'den ve Çölaşan'dan FETÖ'cü çıkarmak
Canım memleketimin en önemli meselesi "Adalet"... Her dönem kendilerine "düşman" bularak iktidarlarını korumaya çalışan güçler bu gayretlerini abartarak zekâ seviyemizle alay etmekten de geri durmuyorlar. Biraz tehlikeli buldukları, kontrol edemeyeceklerini fark ettikleri tipleri derhal "FETÖ"cü ilan edip işin kolayına kaçıyorlar. Ancak her defasında hukuku, adliyeyi kullanarak resmen çuvallıyorlar. Asıl merak ettiğim husus ise "FETÖ yaftası" ile ilgili iddianame hazırlayan savcılar... Dahası "Türk Milleti" adına hüküm veren hâkimler; eşyanın tabiatına aykırı, hayatın olağan akışına uymayan iddianameleri kabul ederek; insanımızın adalete olan inancını yer ile yeksan edebiliyor...
***
Haksızlık sınırlarını aşıp "zulüm" haline dönüşen anlayışa dün yine "isyan" edip, bizim mesleğin "yüz akları"ndan Emin Çölaşan'ı Sözcü'nün Ankara bürosunda ziyaret ettim. Bizim "yitik kuşak" için Çölaşan "rol model"dir. Heyecan ile gazeteci adayı olmak isteyen gençler, bugünün ak saçlıları, O'nun "Turgut Nereden Koşuyor" kitabını ve Özal ile mücadelesini unutmazlar. 12 Eylül darbesinin tortularının yaşandığı koşullarda Emin Ağabeyin cesaretle yazdıklarını okuyabilmek bile yürek isterdi... Muhafazakâr çevreler haz etmeyebilir Cumhuriyetin çocuğundan. Israrla üzerine gittiği konulardan bazı çevreler rahatsız olabilir. Ama Emin Çölaşan, Türkiye Cumhuriyetinin vicdanının sesi olduğu gerçeğini herkes kabul etmelidir. Ve elbette vicdan sahibi olanlar kabullenir bu gerçeği. Kutsal toprakların son savunucusu Fahrettin Paşa'nın torunlarından olan Emin Çölaşan'ı sevmeyenler de olabilir. Lakin Çölaşan'dan "FETÖ örgütü üyesi olmamakla beraber örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme" iddiasında bulunmak saçmalığın daniskasıdır...
"Türk Milleti"nin "balık hafızalı" olduğunu sananlar yanılıyor. Bu memlekette çoğunluk "Hocaefendi" derken Çölaşan "Kim bu Gülen?" diyordu. FETÖ'nün ilk hedeflerinden biriydi. AKP iktidarının Hürriyet'ten kovdurduğu ilk yazardı. Bugün savcıların "beraat" talep ettiği Ergenekon Kumpasını ilk fark eden, iktidarın "heykeli dikilecek savcı" dediği Zekeriya Öz'ün rezilliklerinin ilk peşine düşen gazeteciydi. Emin ağabey Hürriyet'ten kovulma öyküsünü henüz yazmadan sıcağı sıcağına ilk röportajı Yeniçağ'da bu satırların yazarı yaptı.
Eğilip, bükülmez Çölaşan... Bir adım dahi geri çekilmez!.. "Hükümet-cemaat ilişkilerini" yazmaya devam etti. Sonunda "Kovulduk ey halkım" diyerek yaşadıklarını okuyucuları ile paylaştı. "Sözcü" gazetesi Çölaşan'ın eski yazılarını yayınlayıp ciddi mesafe aldı. Ki o sıralar Ergenekon, Balyoz, Odatv, Askerî Casusluk kumpasları gırla gidiyordu. Bırakınız Silivri'deki duruşmaları izlemeyi yakınından geçmeye cümle alem korkuyordu. Bilen bilir... Hatırlayamayanların da canı sağ olsun... Silivri zulümhanesinde yazılan kitaplara "Önsöz" yazdığı gibi yayınevlerini arayıp "Bu kitabı mutlaka yayınlayın" ricasında bulundu. "Adalet Nöbeti"ne ilk destek de ondan oldu... Yıllar sonra Mamak Askerî Cezaevi'ni ziyaret etti. Yargıtay'daki duruşmaları takip etti... Komutanların, lojman komşularının selam vermediği tutuklu asker aileleri ile bıkıp usanmadan bir araya gelip dinledi ve yazdı yıllar boyu....
Sözcü'yü iktidar baskısı ile kovulan gazeteci-yazarların "liman"ı haline getirdi. 70'li yaşları devirmesine rağmen meslek disiplini, okuyucuya saygısı ile hepimize örnek olmuştur. Emin Çölaşan ve Necati Doğru'dan FETÖ postu çıkarmak iddiası ancak iftiraname niteliğindedir. Çölaşan bunlara pabuç bırakır mı? Asla! Dün ziyaret ettim... Haklı olarak kırgındı... Türkiye ve hukuk adına endişeliydi. Gün boyu gelen ziyaretçiler ve destekçileri ile tek tek kucaklaştı... Yurt içi ve dışından gelen mesajları Dilek Hanım anında masasına koyduğundaki heyecanı ve mutluluğu görülmeye değerdi.
Emin Çölaşan bu ülkede gazeteciliğin, yolsuzluk ve FETÖ ile mücadelenin sembolü ve onurudur... O'nu yedirtmeyiz!..