Söz ve Eylem
Bugün Ramazan Bayramı'nın üçüncü günü. Bu yıl yirmi dokuz günlük oruç ibadetinden sonra gelen bu bayram, çocukluğumuz boyunca Şeker Bayramı oldu bizler için. Sonra bazı bilgiçler, "Şeker Bayramı" ve "Ramazan Bayramı" adlandırması için radikal bir savaş başlattılar. Anılarımızın şeker tadında bayramlarına şaşı bakmamıza vesile oldular. Yıllar önce bir Ramazan ayında yine kara kara düşünürken, ki o sırada Necip Fazıl külliyatı okumasını tamamlamaya çalışıyordum, Üstat hazretlerinin bir yazısında, "Şeker Bayramı" ifadesini kullanmış olduğunu görerek nasıl rahatlamıştım, anlatamam! Aydın denilen kişilerin, bayramı adlandırma üzerinden bile radikallik üreten bir topluluğa dönüşmesi, düşünce hayatımız hayrına bir gelişme olmadı. Olmamaya devam ediyor.
Bayram konusuna döneyim. Köy Enstitülü, solcu, kültürlü, geleneksellik muhalifi ama dil tercihinde Türkçü bir akrabam vardı. Allah gani gani rahmet eylesin, son dönemlerinde beş vakit namaz kıldığını da duymuştum, bu adam mesela "Şeker Bayramınız kutlu olsun" derdi. Hiç kimse yadırgamazdı ta ki, birleri Türkçe "kut", Arapça "mübarek" kelimelerinden radikal politik söylemler üretene kadar…
O zamanlar, bir lise öğrencisi olarak bendeniz "mübarek"i tercih ederken bugün "kutlu olsun"u tercih ediyorum, mesela "mübarek adam" yerine "kutlu adam" demiyorum, çünkü aynı anlamı vermiyor… Ancak bazen "Mübarek Ramazan bayramınız kutlu olsun" demekte beis görmüyorum…
Dil Türkçüsü akrabam demişken, "bayram" kelimesinin Türkçe "badram"dan geldiğini de belirteyim. Gerçi bir lügat "kökü belli değil" diyor ama öz be öz Türkçe kardeşi var bu kelimenin, "bayrak". Aynı lügatin, kökü Türkçe dediği bayrak ile kökü belli değil dediği bayram kelimeleri vezin olarak da örtüşüyor. (Yine de 'iştikak'çılara sormak gerek.)
"Din-i Mübin" üzere, oruç ibadetinin bittiği gün başlayan bayram tabii ki buruk bir şekilde kutlandı. İlk gün gördüğüm fotoğraflar, 6 Şubat gününü ve sonraki üç kederli ay boyunca hissettiklerimizi hatırlattı… Şeyh Galib'in dediği gibi "gâh kar yağdı üzerimize gâh karanlık"…
Acının ne kadar acıklı, çaresizliğin ne kadar kesif, imkânsızlığın ne kadar insafsız, merhametin bu kadar çok umulduğu bir başka zaman olmamış gibiydi…
Şimdi bu kadar kalın bir karanlık altında değiliz elbette. Karanlık kesafetini yitirdikçe acıyla yoğurulan depremzedeler, acılarını içlerine gömerek yaşamaya devam ettiler… Yine gördüğüm fotoğraflardan yola çıkarak ifade ediyorum, mesela Kahramanmaraş'ın depremden önceki yıllarda kalabalık olan caddeleri, alışveriş mahalleri, çarşılar dolmaya başlamıştı bile… Elbette depremzede kentler yavaş yavaş kendilerine gelecek. Elbette dün nasıl şen şakrak idiyseler yarın da hayatlarını şenlendirecekler ama şu an daha Türkiye'nin bu depremi, depremzedeleri unutmuş halini görmeye, işitmeye hazır değiller…
6 Şubat günü nasıl dünya durduysa bu bayramda da dünya durmalıydı. 6 Şubat'ta nasıl bir haftalık yas ilan edildiyse, bu bayram da üç gün, "hüzün günleri" ilan edilmeliydi. "Kutlu / Mübarek Ramazan Bayramı", bayramlar yeniden bayram olana kadar, binlerce yıl bir kere daha benzeri görülmeyecek acılar anısına farklı bir tonda olmalıydı…
Biliyorum ben de yapamadım… Ahkâm kesmek gibi algılanabilir ama 6 Şubat'tan itibaren nasıl bütün Türkiye deprem bölgesine koştuysa, bayram günlerini ellerinde hediyelerle deprem bölgesinde geçiren insanlarımıza minnettar kalmalıyız. Onların yaralı vatandaşlarımızın acılarını paylaşmaları karşısında derinden gelen bir hürmetle eğilmeliyiz.
Ben sağlık sorunlarım nedeni ile bu bayram ancak yazdım ama Allah kısmet ederse gelecek bayramlarda "bayramınız kutlu / mübarek olsun" demekten, uzaktan uzağa ah vah etmekten fazlasını yapacağım. Hepimiz öyle yapalım…
Bayramlar Bayram Ola
Ana, bu bayram mı? . Aman çok ayıp
Çocukken gördüğüm bayramlar hani?
Mübarek elleri öpüp, koklayıp
Yüzüme sürdüğüm bayramlar hani?
*
Hani ya o özlem, hani ya o tad?
Ne dışım kaygusuz, ne içim rahat
Haftalar öncesi her gün, her saat
Babamdan sorduğum bayramlar hani?
*
Nur yağan geceler, gündüzler nerde?
Neşe paylaştığım öksüzler nerde?
Dost yollar, dost evler, dost yüzler nerde?
Huzura erdiğim bayramlar hani?
*
Kar çiçeğim solmuş kar yatağında
Can verir ırmağın dar yatağında
Arife gecesi yer yatağında
Üstüme serdiğim bayramlar hani?
*
Bayram demek takvimdeki yazı mı?
Bayram hasret, bayram ağrı, sızı mı?
Açıp yüreğimi, yumup gözümü
Özüne girdiğim bayramlar hani?
*
Bayram af günüdür, barış günüdür
Bayramlar rahmete giriş günüdür
Bayram, Hak menzile varış günüdür
Gönlümü verdiğim bayramlar hani?
Abdurrahim Karakoç (Suları Islatamadım)