Soydaşlarımız ve biz
İki Almanya birleşmeden resmi bir ziyaret için Paris’te bulunan dönemin Federal Almanya Başbakanı Helmuth Kohl ile yapılan bir görüşmeyi Fransız televizyonunda izlemiştim. Program sunucusunun “İki Almanya’nın birleşmesinin mali portresinin 500 milyar mark olacağı söyleniyor. Bu konuda ne diyorsunuz? Böylesine büyük bir mali fedakârlığı omuzlamanızın sebebi nedir?” sorusuna Kohl; “Her türlü hazırlığı yaptık. Ayrıca bir insanın kardeşi için yaptığı fedakârlık değildir” şeklinde çok tok ve düşündürücü bir cevap vermişti.
Komünist blokta yıpranmış, törpülenmiş Doğu Almanya ekonomisi gelişen, büyüyen Batı Almanya ile birleşince refah ve huzurun ışıklarına kavuştu. Vatan coğrafyasını bütünleştirmiş, güçlü bir nüfus yapısına sahip Almanya bugün Avrupa’nın lideridir.
Ne yazık ki biz Atatürk’ten sonra Kohl’ün tarih şuurunda, kültüründe, ufkunda bir devlet adamına sahip olamadık. Tarihi bir fırsat olan Irak-Amerikan savaşında Irak-Türkmen varlığı için ne yaptık? Kocaman bir hiç... Kürtler, Kerkük’e bin yıllık Türk coğrafyasına girdiler. Tapu dairesini, Nüfus İdaresini yıktılar, belgeleri yaktılar. Felaketler Irak Türklüğünün boynuna bir esaret zinciri gibi asıldı. Her gün yeni bir çile ile bu zincire bir halka daha eklendi. Aynı çetin şartlar bugün de devam ediyor. Çok şehit verdiler, yandılar, yakıldılar.
Bugün Suriye’de bir iç savaş yaşanıyor. Suriye Türkmenleri de aynı sahipsizlik içinde.
Yâd ellerindeki insanlar için gözyaşı dökmek, devlet adamlarında çok ender rastlanan bir hassasiyet halidir. Gerçek bir politikacı da; siyasi kimlik, reel politik, tarih şuuru, jeopolitik ve siyaset kültürüyle şekillenir. Görgü, bilgi sahibi, dünyanın değişen ve gelişen şartlarını dikkatle değerlendiren, iyi yetişmiş, çok yönlü düşünen bir müşavir kadrosuyla çalıştıkları için zamanın kıymetini çok iyi bilirler. Boş söz söylemez ve gülünç duruma da düşmezler.
Atatürk başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran muhteşem kadro mükemmel yetişmiş, jeopolitiği ve stratejiyi çok iyi bilen insanlardı. Türk Devletinin bir kartal gibi gövdesini Anadolu’ya dayadığını, sağ kanadını Kafkasya’ya, sol kanadını da Trakya’ya açtığını düşünerek çevre ülkelerdeki Türk varlığını asla ihmal etmediler. Davul zurna çalmadan onları güçlendirmeye çalıştılar.
Ne yazık ki onlardan sonra yurt dışında yaşayan Türklerle ilgili bir politikamız olmadı. Olmalıydı! Onları içinde yaşadıkları toplumla uyumlu, ancak kendi kültür birikimlerinin şuurunda yaşatacak tedbirleri alabilirdik. Bunların başında, o devletlerle kültür anlaşmaları imzalamak ve kültür evleri açmak düşünülmeliydi. Maalesef kültür evinden, turizme çok geniş bir yelpazede başarılı olamadık.
Yakın ve uzak ülkelerdeki soydaşlarımız öncelikle bizim kültür temsilcilerimizdir. Savaş halinde ise uygun politika ve tedbirlerle öncü birliklerimizdir.
Hiç şüphesiz devlet idaresi ve devlet adamlığı zor iştir. Bu zorluğu aşmanın çarelerinden birisi; başkalarının tecrübelerinden faydalanmaktır. Unutmayalım; “akıllı adam başkalarının tecrübesinden, aptal adam da kendi tecrübesinden faydalanır.”
Bugüne kadar kaybettiğimiz dağ gibi değerler, binlerce soydaş ve fırsat için çok geç oldu. Ama dövünmenin bir faydası yok. Şimdi yeni dönemi, gelecek günleri düşünmek lâzım. Bu insanlarımızın bin yıldır vatan tuttukları topraklarda huzurlu yaşamaları, Türkiye’nin onlara yapılacak her türlü zulüm ve haksız uygulamada arkalarında olduğunu göstermesine bağlıdır. Ancak; soydaşlarımız asla maceraperest politikalara alet edilmeye kalkılarak, tehlikeye atılmamalıdır. Irak’ta her gün onlarca, hatta yüzlerce Türkmen ölürken sessiz ve seyirci kalan, ABD’ye ve Kürtlere destek veren hükümet, basında yer alan haberlere göre; Suriye’deki Türkmenleri Suriye rejimine karşı silahlandırarak ön safa sürmektedir. Bu son derece tehlikeli bir oyundur.
Çok geç olsa da hükümetin Suriye Türkmen liderleriyle bir araya gelmesi bu konuda bir MHP yöneticisinin gayretleri takdire şayandır. Ancak, ne konuşuldu, ne kararlar alındı? Bilemiyoruz. Bu çok ciddi mesele günübirlik toplantılarla çözülemez. Hükümet konuyu Milli Güvenlik Kurulu’nda görüşüp, dış Türklerle ilgili bütün problemleri uzun vadeli bir strateji haline getirmelidir.
Devlet olmaya, devletli olmaya mecburuz. Bunun için toplu bir bakışla hazırlanmış planlar gereklidir. Vatan dışındaki soydaşlarımız bizim kardeşlerimizdir. Kardeşin kardeş için yaptığı hiçbir şey fedakârlık değildir. Ayrıca, kardeş kardeşi kendi çıkarları için ateşe atmaz. Hatta iyi bir kardeş, gerekirse kendini ateşe atar.