Sosyal yardım ve Avrupa
Yaşanan kriz Avrupa’yı da kasıp kavuruyor. Avrupa’da krizin odak noktası olan Almanya’da sokaktaki vatandaş krizden gerçek anlamda haberdar değil.
Hz. İsa’nın doğumunun kutlandığı şu günlerde herkes mutlu, herkesin yüzü gülüyor. Alışveriş merkezleri sevdiklerine hediye almak isteyen kişilerin oluşturduğu kuyruklarla dolup taşıyor.
Bu manzaraya bakınca hemen kurban bayram öncesi Türkiye geldi aklıma. Birkaç seyyar satıcının dışında neredeyse siftah yapmadan kepenk kapatan esnaf. Beyaz eşya sektörü tamamen durdu. Eskiden bayram öncesi patlayan tekstil sektörü bile zararına satışa rağmen kendini kurtaramadı.
Bizde durum böyle...
Almanya’da ise bambaşka. Üstelik zorunlu tatile çıkarılan milyonlarca insan ve işsiz kalan yüzbinlerce Alman’ın umrunda değil kriz. Hayat dün olduğu gibi bugün de aynen devam ediyor.
Çünkü Alman, devletine güveniyor. Düştüğü zaman elinden tutup kaldıracak hükümete...
Hani bizde bir söz vardır ya ’Babam sağ olsun’ diye; işte Alman’da da iş böyle: Devlet sağ olsun.
Üstelik bizdeki gibi “Canım devlete kurban” da demiyor bu insanlar.
Krize rağmen mutlu olan bu insanların ülkesinde şu günlerde ilginç bir konu tartışılıyor.
500 euro’luk alışveriş kuponu.
Tıpkı bizim ülkemizde olduğu gibi... Bizde kömür yardımı, Almanlarda alışveriş kuponu. Merkel hükümeti 500 euro’luk hediye kuponunu vererek piyasayı daha da canlandırma peşinde. Nasıl olsa insanlar bu kuponlarla alışveriş yapacak, işyerleri satış yapacak, piyasa büyüyecek, işsizlik azalacak ve hükümet verdiği bu paranın bir bölümünü vergi olarak geri alacak.
Mantığa bakın!
Bir de bizdeki mantığa.
Adamı işsiz güçsüz bırak, iş alanı açma, yüksek vergi ve faizden dolayı işini kapat, ama sonra evine bilmem kaç torba kömür yolla.
Ortaya çık ve sosyal bir devlet olduğunu anlat.
İster gül ister ağla. Ama bu bir Türkiye gerçeği. Halkı adeta sadakacı durumuna düşüren AKP gerçeği...
Halkına kömür almasını sağlayabilecek tedbir almak yerine torba torba sadaka yollayan bir hükümet.
Uğur Dündar’ın sunduğu haber bülteninde muhabir soruyor:
Bu kömürler nereden geliyor?
Üzerinde T.C. Başbakanlık yazan torbalara bakan zavallı vatandaş ’AKP’den geldi’ diyor.
Devletin adı AKP oldu.
AKP Türkiye’de ilginç bir kesim yaratmıştır. Tıpkı Stalin’in tavuğu gibi..
Stalin, bir gün bütün askerlerini etrafına toplamış. Hepsi el pençe etrafında bekleşirken onlara, “Halkı kendinize nasıl bağlarsınız?” diye sormuş; her kafadan bir ses çıkmış; kimi iyilikten bahsetmiş, kimi paradan; kimi hoşgörüden. Stalin, etrafında toplanmış, elleri önünde bağlı askerlerine şöyle bir bakmış; “Bilemediniz!” diye haykırmış.
“Şimdi size göstereceğim halkı nasıl kendinize bağlayacağınızı. Bana bir tavuk getirin çabuk!” demiş.
Şaşkınlık içinde koşuşturarak bir tavuk bulup getirmişler Stalin’in önüne. Stalin, başlamış tek tek tavuğun tüylerini yolmaya. Tavuk acıdan bağırırken, Stalin de bir tek tüy bırakmamış üzerinde. Nihayet bütün tüyleri yolunan tavuğu yere indirip, bahçe kapısını da açıp tavuğu serbest bırakmış. Can havliyle kaçıp giden tavuk, önce bahçeye fırlamış; ancak tüyleri olmadığı için soğuktan titriyormuş, bu sefer de çalıların arasına girmiş ısınmak için; her tarafı parçalanmış, son çare olarak içeri geri geldiğinde şöminenin yanına yaklaşmış; fakat yanmaya başlamış bu sefer de. Yapacak bir şey kalmayınca zavallı tavuk, onu bu hale getiren Stalin’in paçalarının arasına sığınmış ısınmak için. Boynunu bükerek yanına geldiği için de Stalin onu tek tek yem vererek ödüllendirmiş. Tavuk da bunun üzerine Stalin’in peşinden ayrılmaz olmuş.
Askerler büyük bir şaşkınlık içinde öylece bakakalmışlar...
Bizim de aslına bakarsanız millet olarak bu tüyleri yolunmuş tavuktan pek de farkımız yok. Tek tek tüylerimiz yolundukça bunu bize yapan sözde devlet yöneticilerine daha bir bağlanıp, etraflarından ayrılmıyoruz nedense.