Siz onların "inlerine" kadar girmemiş miydiniz ya!
Aman yanlış anlaşılmasın böyle bir ihtimalin varolduğuna inandığım için değil iktidar yanlılarının söylemindeki absürtlüğü ortaya koymak için kullanıyorum "velev ki" ifadesini…
Velev ki…
31 Mart'ta olan şey bu ülkenin insanlarını marketten bebek maması çalacak, meydanlarda açım diye feryat ettirecek, el kadar bebelerini ilaca ulaşamadığı için ölüme sürükleyecek kadar vahimleşen ekonomik darboğaza isyan değil…
Her Allah'ın günü maruz kalınan hakaretlere, iftiralara, aşağılamalara, tehditlere "yeter" çekmek değil…
Haksızlık ve hukuksuzlukla örülen korku surlarına bir gedik açma girişimi değil…
Velev ki…
Pazar gecesinden beri "havuz"da biçare bir debelenme halindekilerin dedikleri doğru;
31 Mart'ta, FETÖ'cüler üzerinden iktidara bir operasyon çekildi…
Onlardan görünerek AK Parti'yi hançerlediler…
Organize oy hırsızlığı ve hile yöntemiyle seçmen iradesinin engelleneyecek kadar iyi örgütlendiler…
Bir sandık darbesi gerçekleştirdiler…
***
Kimin suçu?
***
Niye muhalefet olsun bunun suçlusu?
***
15 Temmuz'dan bu yana attıkları her adımda, yayınladıkları her KHK'da, yaptıkları her operasyonda, başlattıkları her yargılamada hatta 15 Temmuz'dan önce de aynı şekilde; muhalefet iktidarı "bu iş böyle olmaz" diye uyarmıyor mu?
"FETÖ'yle mücadeleyi cadı avına çevirip, FETÖ'yle elele kolkola gezenlere dokunmamanın bedelini de siz ödersiniz" demiyor mu?
"Siyasi ayağını da temizleyin" çağrısı yapmıyor mu?
Binlerce masum insanı "FETÖ"yle ilişkilendirip ekmeğinden edip, suçlu olduğuna dair bir tek delil bulunmayan insanlar hakkında ağır cezalara hükmederken tescilli FETÖ'cülerin firarını seyredip…
Fethullah Gülen, beraat etsin diye üstünü başını parçalamış adamı yüksek yargının başına getirip…
15 Temmuz'un "darbe imamı(!)"nın tez jürisindeki adamı Diyanet'in başına getirip…
15 Temmuz'la ilgili olarak kurulan araştırma komisyonunun başına, FETÖ kumpaslarının azılı avukatını getirip…
Pensilvanya turlarıyla meşhur isimleri Türkiye'nin en büyük şehirlerinde bir kere daha aday gösterip…
Gülenperest nice siyasiye yeni ve yüksek payeler verip…
Seçimin hemen arifesinde son mesajlarınızı Pensilvanya müdavimi kadın gazeteci aracılığıyla verip…
Sahiden de "metastaz" yapmayacağını mı bekliyordunuz bu musibetin?
***
31 Mart'ta olan, eşimden, dostumdan, sandığa gitmeyi düşünmediği halde özellikle Ankara ve İstanbul'daki zıvanadan çıkış haline tepki olarak sandığa gidip, elleri titreye titreye, bir gün oy vermek durumunda kalacaklarını akıllarının ucundan dahi geçirmedikleri partilere oy veren yığınla tanıdığımdan biliyorum, sivil, legal, milli bir ayar vermeydi.
Ve fakat…
Siz bu kafayla giderseniz, FETÖ'yle mücadelenin "gitmesi gereken yere kadar gitmesine" izin vermez ve dahi engellerseniz; 31 Mart'ta olmadı ama bir gün, bir yerde, o bela yeniden karşınıza dikilecektir mutlaka!
Demem o ki, hâlâ muhalefeti karalamaya çalışmak yerine kendi içinizi mi aklamaya çalışsanız acaba?
İşe, "Partimizdeki FETÖ'cüleri biliyoruz. Bunların kim olduklarını devletle paylaşmadık. Biz devlete böyle bir ispiyonculuk yapmayız" demek ne demek, bunu sorgulayarak başlayabilirsiniz mesela!
Iğdır'a dair son sözüm
Bir ülke düşünün ki, vatandaşları, bir terör örgütüne karşı haklarını savunurken bile "devlet tarafından yanlış anlaşılmak" korkusu yaşasın; devleti temsil eden kişi ve kurumların "terör örgütünün algı operasyonu"ndan etkilenip, kendilerine sahip çıkmayacağı paniğine kapılsın, bu korkuyla hakkını yüksek sesle savunamaz hale gelsin, sesini kıssın, hem kimse duymuyor diye yakınıp hem çığlıklarını içine atsın, dışarıya sızınca eli ayağına dolansın…
Bir yanda devletin varlığına kast edenler bir yanda vatansever, milliyetperverler var Iğdır'da… Ve bu vatanseverler, bu milliyetperverler, "devlet" tarafından yalnız bırakılmamak için ekstra bir gayret, ekstra bir sadakat gösterisi, ekstra bir güven telkininde bulunmak zorunda hissediyorlar kendilerini;
Çok acıklı değil mi?
İnsan öz yurdunda daha nasıl garip, daha nasıl parya olur ki!
Iğdır'da takip ettiğim süreçte benim ümidimi en çok bu tüketti.
SORU-YORUM
Millet İttifakı'nın İYİ Partili Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı İsmail Ok soruyor aslında:
Aynı kanunlar, aynı gerekçeler, yapılan itirazların içeriği aynı İstanbul'da oylar sayılıyor, Balıkesir'de reddediliyor; İstanbul'da kullanılanlar oy da, Balıkesir'de kullanılanlar değil mi?