Siyasi risk ekonomiyi vurdu

Dünya Bankası tarafından 9 Haziran’da yayınlanan “Küresel Ekonomik Görünüm” raporunda, Türkiye için bu yıl yüzde 3.5 olan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) büyüme tahmini yüzde 2.4’e düşürüldü. Ayrıca 2016 yılına kadar olan diğer yıllara ait büyüme tahminlerini de düşürdü. Raporda ilk çeyrekte yaşanan büyümeye, sanayi üretimindeki artış ve dış talebin destek verdiği belirtilerek, bu ivmenin yavaşlayacağı vurgulandı.
Yüzde 2.4 global büyüme, yüzde 1 fert başına gelir artışı demektir, o da durgunluk demektir.
Türkiye’de durgunluk beklentisinin bir nedeni elbette küresel ekonomide beklenen yavaşlamadır. Dünya Bankası küresel ekonomi için 2014 büyüme tahminini de yüzde 3.2’den yüzde 2.8’e indirdi.
Türkiye küresel ekonominin canlı olduğu dönemlerde herkesten daha yüksek büyüyor... Daralma dönemlerinde ise daha fazla daralıyor. Söz gelimi 2011 yılında G-20 içinde Çin’den sonra ikinci sırada büyürken, 2009 krizinde yüzde eksi 4.7 büyüme oranı ile en fazla küçülen ülkeler arasında yer almıştık. Bu durum ekonominin risklere açık ve kırılgan olduğunu gösteriyor.
Türkiye’de sıcak para ve spekülatif yabancı sermaye, ekonominin canlanmasında etkili oluyor. Dünya Bankası 2014 raporuna göre, 2014-2016 arasında, bizim de yer aldığımız Avrupa ve Merkezi Asya Bölgesi’nde sermaye hareketlerinde bir yavaşlama beklenmiyor. Buna karşılık Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da sermaye hareketlerinde daralma bekleniyor.
Türkiye açısından kritik sorun, Orta Doğu batağına saplanması, sermaye hareketlerinin azalması ve ülke riskinin daha da artmasıdır. Bugün ortaya çıkan siyasi sorunlar ve siyasi riskler, ekonomide kırılganlığı artırmakta ve uzun sürecek bir durgunluğa neden olabilecek yapıdadır.
1) Başta, AKP iktidarında, din üzerine dayalı siyaset, Türkiye’nin dünya ve Avrupa Birliği’ndeki güven alanını değiştirdi. Özellikle El Kaide konusunda spekülasyonlar yapıldı. Başbakan’ın Fikret Bila’ya “Yasin El Kadı aile dostumuzdur. Ne var bunda? Yasin El Kadı, hakkındaki iddialara karşı mahkemelerde beraat etti, seyahat yasakları kaldırıldı. Büyük yatırımlar yapan Suudlu bir iş adamıdır. Keşke Türkiye’ye de yatırım yapsa” şeklindeki yorumu o zaman dış basında aleyhte kullanıldı. Bugün El-Kaide IŞİD’i kabul etmiyor. Ancak Dünya El-Kaideyi terör örgütü olarak görüyor.
2) Devlet içi bir hesaplaşma var. Devlette başka klikler de var. Bu elitler önce devleti kullanmak sonra devleti esnetmek ve kendi doğrultularında organize etmek istiyorlar. Bu durum devletin güçsüz kalmasına ve fonksiyonlarını yitirmesine neden oluyor. Devletin güçsüzlüğü sosyal anarşi yaratıyor. Bölücü unsurların yol kesmesi ve bayrağı indirmesi, devletin güçsüz kaldığını göstermektedir.
3) Başbakan’ın her şeyi elinde toplayan başkan tipinde bir Cumhurbaşkanı tarifi, siyasi arenada bir belirsizlik yaratmıştır. Anayasanın üstünde yetki ve düzen arayışı yerli ve yabancı sermayeyi ürkütmektedir. Yatırımları kösteklemiştir. 2014 ilk çeyrekte özel sektör yatırımları azalmıştır.
4) Türkiye’yi dışarıdan değerlendirenler de sürekli siyasi riskin yüksek olduğunu vurguluyorlar. Söz gelimi Wall Street, “Bir yolsuzluk operasyonunun, Türkiye’de yaptığı gibi piyasaları korkutması ender. Ancak bu gelişmelerin şirketler için olası etkileri, ülkedeki yolsuzluk düzeyinden çok, siyasi risk önemi ile ilgilidir” demiştir.

Yazarın Diğer Yazıları