Siyasi Akıl Sokağa Döktü.
Cuma günü gece yarısına iki saat kalana kadar virüsle iyi kötü bir mücadelemiz vardı. Tabir yerinde ise o akşam saat 21’den sonra çarşı karıştı.
İki saat sonra sokağa çıkma yasağı başlayacaktı ve yarın herkes evde olacaktı. Siz olsanız ne yapardınız? Yarın kahvaltıda ne yiyeceğim, dışarı çıkmam yasaksa; öğlen, akşam çoluk çocuk ne yiyip içeceğiz, diye düşünmez miydiniz?
Eğer iki kişilik karı-koca bir aile iseniz sorun yok, ama eğer çoluk çocuk birkaç kişilik aile iseniz, hele bir de küçük çocuğunuz var ise hem süt, hem ekmek, hem çocuk bezi bile sorun olurdu.
Bu durumda ister istemez markete koşardınız.
İşte iktidar avenelerinin eleştirdiği, anlamak istemediği halk, bunun için marketlerdeydi.
Benim anlamadığım şey burada devlet aklının nerede olduğu? Çünkü ortada bir devlet aklından çok bir siyasal akıl vardı ve oldukça buyurgan, katı, esneme payı bırakmayan bir eda ile neyin ne olduğunu yeterince açıklamaya bile gerek duymadan “sokağa çıkmayacaksınız” demesiydi.
Gelişmelerin seyrine bakılırsa, Sağlık Bakanlığı ile koordine edilmemişti. Bilim kurulunda tartışılmamıştı. Hatta İçişlerinin uzman kadrosunun bile görüş bildirmesine izin verilmemişti.
Halkı sokağa çıkarmayacak karar alıyorsunuz lakin yarın öbür gün ne yiyip ne içeceğini hiç düşünmüyorsunuz.
“Ede kal” diyorsunuz, evde kaldığında nasıl doyacağını, borçlarını nasıl ödeyeceğini, hesaba katmadığınız gibi umursamıyorsunuz da.
Merak ediyorum: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen bu yönetim biçiminde her bakanlık yada birim, başına buyruk kendi aklına göre mi davranıyor diye. İçinde bulunduğumuz süreçte asıl sorun nereden kaynaklanıyor?
Sağlıktan.
Öyle ise, yönetimin odağında Sağlık Bakanlığı olmayacak mı?
Olacak.
Madem olacak, öyle ise, İçişleri, sağlık sorunuyla ilgili karar alırken, ilgilisine sormuyor mu? Görüş almıyor mu?
Bir de aklımın almadığı şey şu: Ey devletimizi yönetenler, ne yaptığınız ve ne yapacağınızla ilgili bilgi vermediğiniz, tüm yardım faaliyetlerini durdurduğunuz, aş evlerini bile kapattığınız belediyeler, başka bir ülkenin belediyesi mi?
Bunlar hangi devlete bağlı?
Bunları hangi ülkenin halkı seçiyor.
Yoksa siz seçme ve seçilme hakkına, dolayısı ile de halkın seçme iradesine mi karşısınız? Değilseniz şimdi neden saygı duymuyorsunuz?
Efendiler, tüm iktidarlar rızaya dayalıdır veya olmalıdır. Halkın razı olup seçtiklerine, kendileri de halktan rıza istedikleri halde niçin engelleyici davranıyor?
İçinde yaşadığımız süreç, tam bir yönetim faciasıdır. Karar alıcılar, kendi kararlarını sorgulayacakları yerde halen daha halkı suçluyor.
Çağımız profesyonellik çağıdır. Her konunun uzmanları vardır. Yönetim de üniversitelerde kürsüsü bulunan bir bilim alanıdır. Bu sebepledir ki, büyük şirketler, çok akıllı olsalar bile, işinde profesyonel olmayanları tepe yönetimine getirmiyor. Büyük şirketlerde bu tip tepe yöneticilerine ne deniyor?
Ceo.
Dev şirketler neden herkesi değil de seçkinleri tepe yöneticisi yapıyor?
Başarılı yönetim, başarılı şirket demek de ondan.
Stratejik kararları almanın yolları, yöntemleri var. Sadece akıllı olmak yetmiyor, öngörülü olmak, etkili karar alma becerisine sahip olmak ve karar teorilerinden haberli olmak gerekiyor.
Yönetim perspektifinden bakıldığında Türkiye kesinlikle iyi yönetilmiyor. Bunu sırf muhalefet olsun diye söylemiyoruz. Sokağa çıkma yasağına kadar, birçok konuda onlarca yanlış verilmiş, eksik kalmış benzer karar var. Sonuncusu tuz biber ekti. Siyasi akıl herkesi sokağa döktü. Alınan tüm önlemleri berbat etti.