Siyasette ağalık rejimi
Eskiden Türkiye de, Güney Doğu’da ve kısmen de Doğu’da, beş-on köyü olan ağalar çoğunluktaydı. Günümüzde bu tür ağalık gene var. Ancak eskisi kadar önemleri kalmadı.
Sendika ağaları da öteden beri var.. Sendikalar tüzel kişiliktir. Ticari işletme kurabiliyor. Bu ticari işletmelerde sendikacılar yönetim kurulunda paralı olarak görev alabiliyor.
Bazı sendika liderleri, sendikaları kendi siyasi gelecekleri için kullanıyor.
Bazı memur sendika temsilcileri, hükümetlerden imkan sağlamak için memur haklarında fazla direnmeyebilir.
İşte bunlara sendika ağaları deniliyor.
Bugün siyasette iki yeni ağalık daha hüküm sürüyor...
Birisi siyasi parti ağalığı ...Kamu oyunda tartışıldığı kadarı ile , bazı parti üst yönetiminde bulunanlar veya bunlara yakın bazı isimler aday adaylarından para topluyor. Söz konusu aday adaylarının, adaylıkları gerçekleşmeyince, para verenler paralarını geri istiyor ve kavga çıkıyor. Kimlerin kimlere para verdiği toplumun en az üçte birinde tartışılıyor. Ne var ki, kimse isim yazamıyor. Çünkü rüşvetin belgesi olmuyor. Kimse ispat edemiyor. Bu durumun mağdurları da açıklama yapamıyor. Çünkü alan kadar veren de suçludur.
İkincisi delege ağalığı ...Siyasi partilerin delegeleri , bazen ve çok seyrek olarak ön seçimde adayları, her zaman da parti üst yönetimlerini ve genel başkanları delege seçiyor. Seçimden önce bazı ağalar, delege oyları için pazarlık yapıyor. Aldıklarının bir kısmını delegeye dağıtıyorlar. Bunlara da delege ağaları deniliyor.
Ben bu tespitleri bir parti veya bir kişiyi hedef göstermek için yapmıyorum. Bu tespitler yalnız Türkiye’de yok, bizim gibi yarım demokrasi olan, otokrasinin tartışıldığı birçok ülkede var.
Birçok siyasi parti delege sorunu nedeni ile ön seçim yapmadığını söylüyor. Ne var ki, delege yoluyla da olsa, ön seçim her zaman merkez yoklamasından iyidir. Zaman içinde bu sorunlar çözülür. Sistem düzelir. Ancak ön seçim yapılmazsa, otokrasi ve merkezde ağalar artar. Yani demokrasiye bir yerden başlamak gerekir.
Aslında ön seçim yapmayan her siyasi parti liderleri de , siyasette ağadır. Çünkü adayları kendi seçer, son sözü o söyler. Genel başkanların atadıkları milletvekilleri ve belediye başkanları, kendilerini yalnız genel başkana karşı sorumlu sayarlar. Bu şartlarda, genel başkanların çevresinde gene genel başkanın gözüne girmek için entrikalar başlar. Siyaset parti binalarına kapatılmış olur. Bu gün bu sorunu yaşıyoruz.
Türkiye’de demokrasi hep siyasi partiler tarafından tabana aktarılmıştır. Ne var ki 1980 sonrası, siyasette ağalıklar türemiş ve bu günde devam etmektedir.
Siyasi parti üyeleri ile yapılacak ön seçim, bütün bu ağalıkları kaldırır.
Kayıtlı seçmene dayanarak yapılacak ön seçim, yine kayıtlı üyelerin seçim kurulu veya savcılıktan alacakları teyit belgeleri ile yapılabilir.
Kayıtlı üyelere ön seçim yaptırmak, hem demokratik açıdan, hem de seçmenin yönetime iştirak etmesi açısından önemlidir. Bu yolla halkın siyasette söz sahibi olması gerçekleşir. Kendisi de seçen olarak siyaset içinde olduğu için, halkın ülke sorunlarına duyarlılığı artar. Dahası halkın demokrasi talep etmesi sağlanmış olur.
Bu gün halkın demokrasi talebi yoktur...
Nedenlerin başında, din istismarı ve dinin siyasette kullanılması gelir. Bunun içindir ki, laikliğin yeniden tarifi yapılmak isteniyor. Çünkü laiklik din baskısını kaldırarak, siyasi tercihlerin doğru belirlenmesine imkan sağlar.
Toplum özellikle işsiz bırakılıyor. Yardım ve poşetlerle halkın bir kısmı bir partiye maddi olarak bağımlı hale geliyor. Halk partinin kaybı halinde bu aldıklarını da kaybetmekten kokuyor.
Gerçekte, siyasi partiler iş yaratmak üstüne yoğunlaşsalar, halkın maddi bağımlılığı azalır ve demokrasi talebi artar.