Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

Siyasetimizden manzaralar

Tabii yüksek siyasetten, bizi öncelikle ilgilendiren yüksek yöneticilerden örnekler vereceğiz...
Gündemimiz anayasa değişikliği. Anayasa paketinden derin endişe duyanlar, rejimin temel yapısı değiştiriliyor, yasamadan sonra yargı da yürütmenin güdümüne giriyor, demokrasi rafa kaldırılıyor diye feryat ediyor.
Cevaba bakıyoruz, ağırlıklı olarak paketteki sendikalarla, bazı kararlara yargı yolunun açılmasıyla, özürlüler, kadınlar ve çocuklarla ilgili değişikliklere vurgu yapılıyor. Tartışma konusu olmayan konulardan söz ediliyor. Genel olarak da, Avrupa’da, Venedik kriterlerinde ne varsa, pakette de o var deniliyor. Gerçekten böyle mi? Bakalım.
-AB raporlarında; yargının bağımsız olabilmesi için Adalet Bakanı ve Müsteşar HSYK’dan çıkarılmalı diye yıllardır yazılıyor. Buna rağmen şimdi Adalet Bakanı daha da yetkili hale getiriliyor.
-AB’de terörü kınamayan ve demokrasiye karşı olan partiler kapatılıyor. Son olarak İspanya’da Batasuna Partisi, Bask terörünü kınamadığı için kapatıldı. Bu kararı AİHM onayladı. Yine Almanya Anayasasına göre Faşist ve Komünist Partiler kurulamaz.
-Meşhur Venedik kriterleri, bilindiği gibi tavsiye niteliğindedir. Bu kriterler, partilerin kapatılması için şiddete başvurması veya şiddet yanlısı ve demokrasi karşıtı olmasını yeterli görüyor.
Ama değişiklik teklifine göre; TBMM izin vermedikçe partilere kapatma davası açılamıyor. Mahkeme suçlu bulsa bile partinin kapatılmasına ve milletvekilliğinin düşmesine değil, hazine yardımının kesilmesine karar verebiliyor.
Bölücü terörün bütün şiddetiyle sürdüğü, 46 bin cana ve paha biçilmez zararlara malolduğu, şehitlerimizi toprağa verdiğimiz bir durumda böyle bir değişikliğe ihtiyaç duyuluyor. Acaba neden?
-Yine Kopenhag Kriterleri, içeriği itibarıyla, birbiriyle ilgisi olmayan maddeler halkın oyuna toptan sunulamaz, her madde ayrı ayrı oylanmalıdır diyor. Ama siyasi iktidar 26 maddeyi toptan referanduma sunmakta kararlı.
-AB’de milletvekili dokunulmazlığı; yasama meclisindeki görüşlerle sınırlı iken, bizde Meclis içinde ve dışında suç teşkil eden her türlü eylemler için geçerli olmaya devam ediyor.
-İktidar çevreleri ve Cumhurbaşkanı, “Herkese dokunulacak, hesap vermedik kimse kalmayacak” diyor. Bu çerçevede kurum olarak TSK’ya ve Yargıya; ordu komutanlarına, üniversite rektörlerine, bilim adamlarına, parti başkanlarına, gazetecilere, avukatlara, hasılı toplumun yakından tanıdığı kişilere dokunuluyor.
Ama TBMM’de 664 suç duyurusu dosyası bulunan, terör örgütü üyesi olmakla suçlanan, mahkeme kararıyla hüküm giyen ve yüz kızartıcı suç işlediği ileri sürülenlere dokunulamıyor.
Bazı üst düzey kamu görevlilerine, izin verilmediği için dokunulamıyor.
Deniz Feneri davasında, Alman mahkemesinde suçlananlar dahil dokunulamıyor.
Demek ki “herkese dokunulacak” sözünün, “muhalif olan herkese” diye düzeltilmesi daha doğru olur sanırız.
-Siyaset; “kışlaya, okula, camiye girmemeli” deniliyor, güzel. Aslında bu özlü ve doğru söz büyük Atatürk’e aittir. Buna “yargıyı” da ilave etmeliyiz.
Ama bugün siyaset her yere girmiş. Hem de hiç görmediğimiz kadar.
-Gül: “Her kurum kendi içindeki yanlışları ayıklayacaktır. Elbette bu olay (Balyoz Planı) ciddidir. Bunlar bir hukuk devletinde olacak şeyler değildir. Normal hukuk sürecine kim karışabilir. Kim müdahale edebilir...”
Başbakan Erdoğan imzasıyla yayımlanan broşürde, “Silivri’de kurulan mahkemede özel amaçlı, özel yargılama yapıldığı söylenmişti.” Bu kere Bakan Atalay, “Silivri’de özel mahkeme kurduk” dedi.
Şimdi de haberi okuyalım: “38 günde 35 tahliye. Balyoz soruşturması kapsamında 23 Şubat 2010’da başlayan savcılık sorguları 4 gün sürmüş, 16’sı emekli toplam 41 asker tutuklanmıştı. İstanbul 11’inci ve 9’uncu ağır ceza mahkemeleri heyetleri ile İstanbul 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi üye hâkimi Oktay Kuban tarafından toplam 35 kişi tahliye edildi.” (Hürriyet, 2.4.2010) “HSYK kriziyle atananlar devrede Balyoz örtbas ediliyor.” (Zaman)
Kandil’den törenle inen teröristler çadır mahkemesinde serbest, ama bölücü hainlerle canı pahasına mücadele edenler tutuklu. Ve eğer mahkemeler tutuksuz yargılansın derse, üzerlerine öfke yağıyor.
Evet manzaramız böyle görünüyor.

Yazarın Diğer Yazıları