Siyaset gözlüğü at gözlüğünden farklı olmalıdır
Başbakan Büyükşehirleri 31’e çıkarıyor... Bunun altında yatan tek hesap partinin siyasi hesabıdır. Zira AKP’nin illerdeki oyları büyük şehirlere yetiyor.. Arada CHP ve MHP’nin aldıkları belde adacıkları ortadan kalkmış oluyor. Muhalefet oylarının çoğunlukta olduğu bazı ilçeler de bölünüyor.
Yetmedi... Üç dönemden fazla Bakanlık yapanlar da büyükşehirlerde aday olacak. Böylece AKP’nin kadro hakimiyeti devam edecek. Sonuçta siyasi hesap tutacak ve fakat ülke kan kaybedecek.
Söz gelimi büyükşehirlerde emlak vergileri iki katına çıkıyor. Yani halk daha çok vergi verecek. Park gelirleri gibi gelirlerin bir kısmı büyük şehirlere devrediliyor. İlçe belediyeleri kalsa da, bu şartlarda iş yapma imkanları kısıtlanıyor. Dahası da kaldırılan belde belediye sınırları içinde belediye hizmetleri aksıyor. Çünkü belediyesi iptal edilen köyler, ilçelere uzak kalıyor..
Söz gelimi, Göcek belediyesinin kaldırılmasının, yalnızca bölgeye değil, Türkiye’ye zararı olacaktır. Çünkü Göcek, Akdeniz’in en iyi yat merkezidir. Akdeniz’in en temiz denizi, en iyi koyları Göcek’tedir. Göcek’e Akdeniz’in mega yatları geliyor. Bir mega yat 100-150 turistin bıraktığı kadar döviz bırakıyor.
Akdeniz’de 600 bin yat dolaşmaktadır. Türkiye bu yatların yalnızca yüzde 7’sini çekebilmektedir. Gerçekte ise bu yatların yüzde 15’ini çekebiliriz. Bu potansiyeli kullanmak yerine, Göcek gibi bir yat merkezinin belediyesini kapatmak, pire için yorgan yakmaya benzer. CHP’li belediye gider ve fakat Türkiye kaybeder.
CHP bir zamanlar, bu gibi ucuz popülist politikalardan uzak dururdu.. Cumhuriyeti kuran bir parti olarak, ülke sorunlarında daha ciddi olurdu ve oy uğruna siyasi tavizler vermezdi. Gel gör ki herkesin dillendirdiği bir proje ile gelen Sayın Kılıçdaroğlu, partinin bu en önemli misyonunu ortadan kaldırdı. Siyasetin istismarında, AKP ile yarış başlattı.
Biz, uzun süre, Sayın Baykal döneminde AKP’nin bütçeden para ve poşet dağıtmasına karşı çıktık. Kılıçdaroğlu ise 2011 genel seçiminde işsizlere bütçeden 600 ile 1200 lira arasında para dağıtacağını açıkladı. Ben de milletvekili olarak para dağıtmanın işsiz sayısını artıracağını söyledim. Yerine aynı kaynaklarla devlet ya iş kursun veya iş kurulmasına yardımcı olsun. “Para yerine iş dağıtalım” dedim.
Her şehrin kendine özgü imkanları var... Söz gelimi, Karsta hayvancılık, Ardahan’da organik tarım ve bal üretimi, Oltu’da Oltu taşı Mardin’de el sanatları gibi imkanları değerlendirmek gerektiğini ekledim.
Yine, imkanların sınırlı olduğu Tunceli’de, dünyanın en kaliteli kaynak suları var. Bu suların şişelenip, Orta Doğu’ya ihraç edilebileceğini söyledim.
Her şehirde kurulacak bu fabrikalarda işçilerin maaşlarından bir kısmı kesilerek, yerine hisse senedi verilir. İşçi fabrikaya ortak olursa, kendi malı gibi çalışır ve korur. Özel sektör fabrika yaparsa, devlet bir kısmını yapmayı üstlenir.
Ekonomi muhabirleri Kılıçdaroğlu’na benim söylediklerimi sormuşlar.. O da çok kaba olarak ve mantıklı cevabı olmadığından benim için “O parti politikasını bilmez” demiş. Oysa ki kendisi Genel Başkan olmadan, parti programını hazırlayanlar içindeydim. Ben de seçimden 6 ay önce Kılıçdaroğlu Genel Başkan kaldığı sürece, milletvekili adayı olmayacağımı açıkladım.
O sıralar benim projemi çok soran oldu... Ancak dün Tuncelili olup ABD’de dünyanın en iyi teknik üniversitesi olan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde doktora yapan Serdar Bektaş’tan aldığım e-mail, bu ülkede kandırılmayacak insanlar da olduğunu da gösterdi. Aynen veriyorum. (email olduğu için imla hatalarına dokunmadım. E.K)
“Sayin Korkmaz, ben M.I.T. de doktora yapan 29 yasinda bir Turk
genciyim, cok uzun yıllardir Amerikada yasiyorum ve artık Ülkeme dönüp kendi ülkem icin üretim yapmak isiyorum, bunun için de memleketim olan Tunceli’de organik tarım yapmak ve kaynak suyuyla ilgili bir calısma yapmak istiyorum. Bir kac ay sonra doktorami bitirip ülkeme geri döneceğim, eger mümkünati varsa sizinle görüşmek isterim.”