Siyaset artık negatif enerji üretiyor

Küresel dünyada, ekonomi kadar siyaset de küreselleşti. Artık küçük de olsa bir ülkede ortaya çıkan siyasi ve sosyal olaylar, diğer ülkelerdeki insanlar tarafından yakından takip ediliyor. Özellikle demokrasi ve insan hakları ihlalleri, ülke farkı gözetmeden tüm dünyayı rahatsız ediyor.
Demokrasi ve insan hakları konusunda Türkiye son beş yılda, dünyada çok kötü bir imaj yarattı. Ergenekon ve Balyoz davalarında ortaya çıkan yanlışlar ve şüpheli belgeler, 17 Aralık’ta başlayan yolsuzluk iddiaları, yargıyı siyasi iktidara bağlayan yasalar, El Kaide ilişkileri, Suriye, İran sorunları, gazetecilerin hapis yatması ve medyanın siyasi iktidar tarafından kontrolü, Türkiye’yi dünya kamuoyunda zor durumda bıraktı.
Uluslararası kurumlar, bu konularda Türkiye’yi dünya kamuoyunda zor duruma düşüren kararlar aldılar..
Amerikan düşünce kuruluşu, Özgürlük Evi (Freedom House), yıllık raporunda Türkiye, 24 Batı Avrupa ülkesi arasında, siyasi haklar ve medeni özgürlükler alanında tek “yarı özgür” ülke olarak tanımlandı.
Yakın geçmişte Paris’te gerçekleştirilen OECD Mali Eylem Görev Gücü (FATF) toplantılarında, Tanzanya ve Kenya gibi ülkeler koyu gri listeden çıkarken Türkiye kara para ve terörün finansmanı açısından “Koyu gri liste” de kaldı.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün hazırladığı raporda Türkiye, 180 ülke arasında, Afganistan, Ürdün gibi ülkelerin de gerisinde kalarak 154. oldu. Türkiye’den raporda, “problem ülke” olarak bahsedilirken Gezi Parkı eylemlerinde 153 gazetecinin yaralandığı, 39’unun gözaltına alındığı hatırlatıldı.
En son HSYK düzenlemesi de AB tarafından incelemeye alındı.
Bu gibi uluslararası olumsuz kararlar, aynı zamanda ekonomide de riski artırıyor. Ekonomi açısından Türkiye’nin kredibilitesini olumsuz etkiliyor.
Başbakan’ın bütün bu olumsuz gidişe, kendine göre gerekçe bulması, AB’yi ve ABD büyükelçisini suçlaması, demokrasi ve insan hakları gediklerini daha fazla derinleştirdi.
Şimdi dünya, ABD ve AB, normal siyasi ilişkiler içinde açıklanması gerekmeyen bir takım ekonomik kararlarla, Başbakana cevap veriyorlar. ABD Merkez Bankası FED’in Türkiye’yi dünyanın en kırılgan ekonomisi olarak ilan etmesi bu anlamda bir cevaptır. Ne yazık ki olan halka olacak. Dolaylı veya dolaysız ekonomik yaptırımla , halkı sıkıntıya sokacaktır.
AKP, 2002 yılındaki AKP değil... Darbe, mazlum ve türban siyaseti bitti.. Hesap döndü... Şimdi Başbakan başörtülü bacım derken, Gezi olaylarında hırpalananların dışlanmasına bizzat türbanlılar karşı çıkıyor. Halkın yüzde 70’i Ergenekon ve Balyoz davalarına inanmıyor. Başbakanın bütün bu olayları, önce kullandığı, sonra ters düştüğü ve paralel devlet diye nitelediği insanlara yıkmaya çalışması maalesef bu çıkmazları daha çok artırıyor.
AKP düşüncesinde olmayan ve fakat demokrasi gelecek diye AKP iktidarını destekleyen çoğu insan, şimdi demokrasinin boğazlandığını görünce, iktidarla ters düştü.
Bu tablo karşısında, muhalefetin topluma bir umut, bir proje ve bir gelecek hikayesi sunması gerekir. Bu dediklerim aynı zamanda mahalli seçimlerin de sonuçlarını etkileyecektir. Ne yazık ki, muhalefet bütün enerjisini belediye başkan adaylarının tespitine ve hatta meclis üyelerinin tespitine harcadı. Bu tespitlerden dolayı partilerin üst düzey organlarında ortaya çıkan kavgalardan kamuoyu rahatsız oldu.
Özet olarak, 2011 genel seçimlerinden sonra siyaset çözüm üreten değil, tamamıyla negatif enerji üreten bir sürece dönüştü.

Yazarın Diğer Yazıları