Sıra, orduların dağıtılmasında!
Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in görevdeyken yaptığı kurum içi bir konuşmanın medyada servise konulması için neden bu kadar beklediler, şimdi anlaşılıyor. Önce ordunun komuta kademesini istedikleri gibi düzenlemeleri gerekiyordu da onun için.. Sıra orduları dağıtmaya gelmişti çünkü..
***
Evet, orduları dağıtma düşüncelerini tartışmaya açtılar! Radikal gazetesinin haberine göre, AKP’li Hüseyin Çelik, Yunanistan ile Balkanlar’dan gelen tehdit algısına karşı kurulan Ege Ordusu ve 1’inci Ordu’nun varlığı ile TSK’da verilen askeri eğitimi de tartışmaya açtı.
Koşaner veda mesajında “Soruşturma ve uzun süreli tutuklamaların bir amacının da TSK’nın sürekli gündemde tutularak kamuoyunda bir suç teşkilatı olduğu izleniminin yaratılmaya çalışıldığı, bunu fırsat bilen yanlı medyanın da her türlü yalan haber, iftira ve suçlamalarla yüce ulusumuzu kendi silahlı kuvvetlerine karşı tavır almaya teşvik ettiği dikkatlerden kaçmamaktadır” diyordu.
Kendi konuşmasının orduları dağıtma
planında kullanılacağını henüz bilmiyordu
demek ki?
Fakat seziyordu elbette.. Öyle ya, bir ülkede siyasi iktidarın güdümündeki medya her türlü yalan haber, iftira ve suçlamalarla, milleti kendi silahlı kuvvetlerine karşı tavır almaya teşvik ediyorsa, o ülkede artık her türlü musibet beklenmelidir.
***
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla yayınladığı mesajda “İçte ve dışta barıştan söz edenler eylemleriyle, söz ve davranışlarıyla barıştan yana tavır almalı, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne saygı duymalı, insan haklarını ayaklar altına almamalı, özellikle de emperyal emellerin temsilcisi veya savunucusu olmamalıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu, “Barıştan yana olmanın bir diğer kriteri de ülkelerin toprak bütünlüğüne saygı duymak ve halkları, milletleri emperyal emellerle birbirine düşürmemek, düşürenlere alet olmamaktır. Mazlum milletlere bağımsızlığı kazanmanın ve onurlu yaşamanın ne olduğunu gösteren Gazi Mustafa Kemal’in Türkiyesine yakışan da budur. Bu anlayış, ‘Yurtta Barış, Cihanda Barış’ anlayışıdır” dedi.
Tunus’ta, Mısır’da, Bahreyn’de, Yemen’de, Libya’da halkları birbirine düşürenlere kim alet oldu?
AKP iktidarı değil mi?
Peki, yine yalan haberlere dayanarak Türk Milleti’ni Suriye aleyhine kışkırtan kim?
AKP iktidarı değil mi?
***
Mazlum milletlere bağımsızlığı kazanmanın ve onurlu yaşamanın ne olduğunu gösteren Atatürk, aslında geleceği görmüş, gençliğe hitabesinde bütün bunları tek tek anlatmış:
“İstiklâl veCumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasî emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakrü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir” demiş..
Büyük Orta Doğu projesi, müstevlilerin yani istilacıların projesi değil mi?
İktidarda bulunanlar da bu projenin eş başkanlığını sürdürmüyor mu?
***
Atatürk sonucun ne olacağını söylememiş ama “Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” diyerek gidilecek yolu göstermiş.
Hâlâ “gidilecek yol nedir” diye sormasın kimse!
Atatürk bu kadar söylemiş; anlamını muhatapları çözecek ve gereğini yapacaktır.