Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Şeytan üçgeni hareketlendi

Türkiye güvenliğiyle ilgili üç sorunla sürekli mücadele etmiştir. Bu sorunlar dış kaynaklı olmakla beraber, değişik düşüncelerle ve genelde de hatalı politik anlayışlarla son yıllarda yanlış yönetilmişlerdir. Her biri şeytani olan ve Türkiye’nin varlığı, bütünlüğü ve güvenliğini doğrudan tehdit eden bu sorunlar adeta bir üçgen oluşturmuş olup, son zamanlarda üçü de hareketlenmiş durumdadır.

***

Bu şeytani sorunlardan biri “Ermeni Meselesi” olarak adlandırılmaktadır. Soykırım söylemiyle dünyaya kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Konunun esası; savaş içinde olan Osmanlı İmparatorluğu’na, savaşın zorluklarıyla mücadele esnasındaki zafiyeti fırsat bilerek isyan eden, savaştığımız Rusya’yla birlikte hareket eden, Osmanlı ordusunu arkadan vuran ve bulunduğu bölgelerdeki Türk halkını toplu olarak öldüren Ermeni çeteleri ve onlara kucak açan Ermeni kökenli Osmanlı vatandaşlarının, güvenlik nedeniyle, yine Osmanlı toprakları içinde bir başka bölge olan Suriye’ye zorunlu göçe tabi tutulmalarıdır.
Bu göç esnasında yaşanan zor şartlar ve hastalıklardan dolayı birçok kişinin ölmesinin bir soykırım olmadığı, ölen insanların miktarının kasıtlı ve hesapsız olarak abartıldığı bilinmesine rağmen bu konu maksatlı olarak işlenmektedir. Üzerinden 100 yıl kadar bir süre geçmiş olmasına, Ermenilerden hatırlayan kalmamasına rağmen, konu sanki çok yakın bir geçmişte yaşanmış gibi, masallarla, efsanelerle sahtekârca canlı tutulmaya çalışılmaktadır. Ölen Türklerin acılarından hiç söz edilmemekte, devletin içine düştüğü sıkıntılar görmezden gelinmektedir.
Konunun önce soykırım adıyla tanınması, arkasından tazminat ve toprak taleplerinin geleceği açık bir şekilde bellidir. Buna imkân yaratacak ortamın hazırlanmasına hizmet edecek her açılımın, Ermeni diasporası ve Ermenistan’ı tatmin etmeyeceği bilinmekte ve görülmektedir. En ufak bir teşebbüsün, bu konuda verilmesi talep edilen tavizlerin başlangıcını teşkil edeceği, onların eline koz vereceği bilinmelidir.
2015’te, konunun 100. yılı nedeniyle artacağı düşünülen aleyhteki teşebbüsler için ön almak, ABD Başkanı’nın yapacağı konuşmayı etkilemek, son zamanlarda sıklıkla tenkit edilen ve bozulmaya yüz tutan ülke ve lider imajını düzeltmek amaçlarından biri veya birkaçını elde etmek düşünceleriyle, 23 Nisan 2014’te açıklanan taziye mesajının doğru bir yaklaşım olmadığı değerlendirilmektedir. Bu konuda Türkiye’nin gocunacağı, utanacağı, özür dileyeceği veya taziye dileği sunacağı hiçbir durum yoktur. Her şey açıktır. Önemli olan bunu savunabilmenin yollarını bulmak, uygulamak ve aynı argümanlarla karşı harekete geçmektir.

***

Şeytani sorunlardan bir diğeri de Bölücülük/Kürtçülük konusudur. Nasıl bir özerklik arzuladıkları açık bir şekilde dile getirilmiştir. Yerel Yönetimler Özerklik Yasası ve Sivil Toplum Yasası’nın çıkarılması talep edilmektedir. Emniyeti sağlayacak karakolun, kendi kontrollerini kısıtlayacağı düşüncesiyle inşası protesto edilmektedir. Adam ve asker kaçırma, yol kesme, yaralama ve anarşi yaratma devam etmektedir. Bölücü başı ve bölücü siyasetçilerin tehditleri had safhadadır. Her bir seçim ortamını fırsata dönüştürmeye çalışmaktadırlar. Kürt açılımı/ demokratik açılımın ne duruma geldiği ortadadır. Tavizler tavizleri doğurmakta, hedefe ulaşıncaya kadar devam edeceği açık bir şekilde görülmektedir.

***

Üçüncü şeytani durum da Kıbrıs meselesidir. Müzakereler bütün hızıyla devam etmekte, zoraki bir evlilikle ortak devlet kurulması için başta ABD olmak üzere Batı’nın teşvik, tavsiye, telkin ve baskıları devam etmektedir. Özellikle Türkiye ve KKTC’nin cesaretli davranması için alkış tutulmaktadır. Tarihi geçmiş, güvenlik, güvenirlik ve Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımız ve kontrol alanımızın kısıtlanması konuları, kandırmaca vaatlerle ve göstermelik konularla unutturulmak istenmektedir. Türkiye’nin ve KKTC’nin bugüne kadar katlandığı fedakârlıklar ve zorluklar görmezden gelinmektedir. Referandumun sadece Adada değil, Türkiye’de de yapılması zorunludur.

***

Bu şeytan üçgenine düşmememiz için, Türk Milleti’nin olayları daha iyi kavramasının, suni gündemlerle aldatılmamasının ve kanaat önderlerinden etkilenen değil, onları etkileyen bir davranış sergilemesinin daha uygun olacağı kıymetlendirilmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları