Sendikalı olma hürriyeti
Yıl 1994'tü..
Hürriyet Gazetesi'nde polis muhabiri olarak çalışıyorum.
O dönem gececiydim.
Aydın Doğan gazeteyi, Erol Simavi'den satın alalı birkaç ay olmuştu.
Bir akşam üzeri gazeteye geldiğimde, bütün haber merkezini toplantı halinde buldum.
Arkadaşlar sırayla söz alıyordu.
"Nedir konu?" diye sordum, "Sendikadan istifa etmemiz isteniyor" dediler.
Yeni patron, Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'e öyle demiş;
- Sendikayı gazeteden çıkarın. Anahtar teslim istiyorum..
**
"Sendikayı çıkardınmı, gazete anahtar teslim alınmış oluyor"
Medeni dünyanın, gayr-ı medeni patron kafası.
Hadi patronu geçtim, gazeteci bir dolu abimiz var, biri de çıkıp demiyor ki;
-Sendikalı olmak çalışanların hakkıdır. Sendikalı olma hakkı, bir insan hakkıdır.
Bırakın bunu demeyi, bu abiler, "İstifa etmem" diyeni kapının önüne koymakla tehdit ediyorlar.
Hani o "Milletin hakkını savunuyoruz, dördüncü kuvvetiz" falan diye caka satan abiler var ya, onlar.
**
Dönelim toplantıya.
Haber merkezi çalışanlarının tamamına yakını sendikadan istifa etmeyeceğini söyledi.
Toplantı bu kararla bitti.
Herkes dağıldı.. Biz gececiler kaldık.. Sabah gazeteden ayrıldık.
Ertesi gün yine akşam üstü işe geldiğimde, servis şefim Celal Korkut çağırdı;
- İde, arkadaşlar sendikadan istifa ediyor. Senin de ayrılman gerekiyor..
"Nasıl yani?" dedim... Bir gün önce karar alınmıştı. Kimse istifa etmeyecekti...
Tehdit baskın gelmiş, karar sonradan değişmiş.
Tebessümle "Eyvallah" dedim ve ekledim;
- Ben sendikadan istifa etmeyeceğim..
**
Celal abi severdi beni. İşsiz kalmayayım diye ikna etmeye çalıştı. Anlık bir karardı ama hala savunurum ki, doğru bir karardı.
Haber Merkezi'nde benim dışımda foto muhabiri Süleyman Arat, "Kıdem tazminatım sıfırlanırsa" şartı koyarak istifa etmişti.
Kararım Haber Merkezi'nin patronu Uğur Cebeci'ye gidince beni çağırdı. İstifa etmemem durumunda işten çıkarılacağımı söyledi.
"Çıkarın... İstifa etmeyeceğim" dedim.
Ve beklenen oldu.. Günaydın Gazetesi'nden 'transfer' edildiğim Hürriyet maceram sona erdi.
İşsiz kaldım.
Hayatımda bir ilkti.. Eminönü'nden vapura binip, martılara simit attığım ilk işsizliğimdi.
Allah'a şükür, meslek hayatım boyunca martılarla birkaç kez buluştuk..
Allah'a şükür diyorum, çünkü, biri istifaydı ama, onun dışındaki her işsiz kalışım, bana göre onurlu bir kararın sonucuydu..
Allah var, tazminatımı son kuruşuna kadar ve zamanında ödediler.
Birkaç aylık işsizlikten sonra, rahmetli Savaş Ay'ın efsane programı A Takımı'yla, televizyon dünyasına adım attım..
Her şerde bir hayır var..
**
Bunu niye anlattım..
Aradan 25 yıl geçti. Hürriyet koridorları yeniden hareketlendi, biliyorsunuz.
45 meslektaşım kapının önüne kondu..
Aralarında arkadaşlarım da var, yakınlarım da..
Nasıl çıkarıldılar işten? Evlerine tebligat gönderildi. Gazetedeki elektronik posta adresleri bloke edildi.. Elektronik postasını açamayanlar anladı ki işten çıkarılmış..
Bir zaman Dinç Bilgin'in Sabah Gazetesi'nde de, giriş kartları kapıyı açmayınca anlıyordu gazeteciler, işten atıldıklarını.
Modern zamanda binaya gitmenize de gerek yok.. İnternet üzerindeki bir hamleyle hemen anlıyorsunuz.
İşinizi kolaylaştırıp, sizi yormuyorlar yani.
Sonradan utandılar da, insan kaynaklarına çağırıp tebliğ ettiler..
**
Fotoğrafların efendisi Sebati Karakurt işsiz artık..
Röportajların tadı tuzu İpek Özbey artık işsiz.
Sayfaların efendisi Doğaner Gönen artık işsiz.
Otomotiv sektörünün efendisi Emre Özpeynirci kardeşim işsiz.
Kızımın eniştesi, spor sayfalarının efendisi Cömert Arslan artık işsiz.
Yıllarını, ömrünü Hürriyet'e veren Mesude Erşan artık işsiz.
Ve ne oldu biliyor musunuz?
Bunca zaman geçti üzerinden, tazminatları hala ödenmedi..
Sanıyorum, patron saray çevresinde dolaşmaktan, vakit bulamadı mevzuyla ilgilenmeye.
"İşçinin hakkı alınteri kurumadan" diyen bir ahlaktan, geldiğimiz nokta bu..
Şaka maka biz 'Muhafazakarlaşıyorduk' değil mi?
Breh breh breh..
Daha önce de demiştim. Sadece, 'muhafaza-KAR" peşindeyiz..
Tek derdimiz kârı muhafaza etmek.. Mevzuyu böyle anlamışız.. Yanlış anlamışız..
**
Peki çıkarılma nedenleri ne?
İşte döndük 25 yıl öncesine..
25 yıl önce sendikadan istifa etmediğim için atıldığım Hürriyet'te, meslektaşlarım bu kez, "Sendikaya üye oldukları ve üye yapmaya çalıştıkları" için atıldılar.
Sendikalı olmak modern dünyanın olmazsa olmazlarından..
İş hayatının medeniyet ölçüsü..
Sendikalı olmak bir hak olmanın yanında, bir 'HÜRRİYET'
Ama Hürriyet'in hürriyete tahammülü yok..
Ama memleketi iki dudağının arasına hapseden bir zihniyetin önünde taklalar atanlar, sendikalı olmayı 'ayıplı' hal olarak görüyor.
**
Çeyrek asır geçmiş. Lafa geldi mi büyüdükçe büyüyor, geliştikçe gelişiyoruz..
Ama ekmek cephesinde değişen bir şey yok.
Trene bindirmişler, yanlardan sallayıp duruyorlar.
İçindeki bizler de, tren ilerliyor sanıyoruz.
**
24 yıl sonra, aynı adreste, aynı sorun nüksediyorsa, tek bir açıklaması var, yerimizde sayıyoruz yerimizde...