Sendikacılığın kitabı

Hatırlarmısınız bilmiyorum ama bir kaç yıl öncesine kadar sokaklarda sık sık işçi eylemleri ve grevler görürdük.
Şimdi piyasada ne işçi eylemi, ne de tek bir grev var.
Türkiye adeta güllük gülistanlık.
Çalışma hayatını düzenlemekle mükellef Çalışma Bakanlığı sürekli işçilerin aleyhine kanunlar çıkartıyor ama tek bir işçi sendikası ses çıkartmıyor. Mezarda emeklilik gibi bir çok yasa o kadar rahat çıkartılıp uygulamaya konuldu ki, dünyanın hiç bir yerinde bu iş bu kadar kolay olamazdı.
Daha bir kaç yıl öncesine kadar bağıran o kahraman sendikacılar nerede?
Ne gören var ne de duyan!
Herkesde bir sesizlik bir sus-pus almış başını gidiyor.
Bu korku mu yoksa rehavete kapılmak mı? Yoksa “sıcak koltuğum işçi haklarından daha iyi” felsefesi mi?
Son dönemde en çok eleştirdiğim sektör bankacılık.
Bu sektörde iş öyle çığrından çıktı ki, artık hükümet bile banka patronlarının bitmek tükenmek bilmeyen iştahını kesemiyor.
Binlerce banka çalışanı yabancı sermayeye teslim edilmiş durumda.
Gece saat 11’lere kadar süren çalışmalar, hafta sonu sokak sokak pazarlamaya çıkmalar artık herkes tarafından benimsendi.
Her ay giderek daha da büyüyen hedefler ve bu hedeflerin tutturulmamasından dolayı gözünün yaşına bakılmadan kapı dışarı yapılan yüzlerce beyaz yakalının dramı.
Hepsi Türkiye’de.
Son bir yılda hedef baskısı yüzünden yüzlerce usulsüz işlem yapıldı.
Çok büyük bir bankanın Etiler şubesinde Türkiye’nin en ünlü isimlerinin hesaplarında trilyonluk işlemi izinsin yapan şube yetkilisi, “Mecburiyetten yaptım. Bu hedefleri tutturabilmek için yaptım. Yoksa işten atılacaktım” diyor.
Bu defa müşteri hesabında izinsin işlem yapmaktan işten kovulan bankacılar aynı zamanda adliye koridrorlarında sürünüyor. Hiç birinin cebine tek kuruş girmedi. Tek amaç obur banka patronunun kasasına daha fazla kâr koyup bu sayede işini koruyabilmek.
Her an tutuklanabilirler.
Bunlar, ortaya çıkanlar.
Bir de müşteriden habersiz yapılan bireysel emeklilik, yaşam sigortası, cep sigortası, kredili mevduat hesabı, birikim hesabı, çocuk hesabı ve daha şeytanın bile aklına gelmeyen yüzlerce ürün. Hepsi yabancı patronuna daha çok kazandırmak isteyen akıllı Türk yöneticilerin akla mantığa sığmayan icatları.
Bankaların insan kaynakları adeta seri üretim yapıyor. Günde 100 bankacı işten atılıyor, 100 yenisi işe alınıyor.
Çalışanlara imzalatılan sözleşmeler, ne uluslararası çalışma normlarına ne de vicdana uyuyor.
Gece 11’e kadar çalışmayı, haftasonu çoluğunu çocuğunu bırakıp sokak sokak kredi kartı pazarlamasını isteyenler hep bankacılar...
Tabii ki bunu böyle gösteren sözleşme imzalatılıyor.
Sektör kanayan bir yara.
Bu ortamda sendikalar ne yapıyor?
Hiç bir şey!
30 yıldır koltuğuna yapışan oğlunu-oğlunu kızını işe aldırmaktan ve kendisine “duayen” ünvanı verdirmekten başka derdi olmayan sendikacı ne yapabilir ki?
Türkiye’de sendikacılık renk değiştiriyor.
Eskiden çalışmayan sendikalara renk takılırdı.
Şimdi sendikaların rengi bile yok.
Su gibi.
Şeffaf ve renksiz.
Birileri artık çıkıp sendikacılığın kitabını yeniden yazmak zorunda.
Hele finans sektörünün bu yeni kitaba o kadar ihtiyacı var ki!

Yazarın Diğer Yazıları