Sen adam mısın?
Bakınız bugünlerde Türk Ordusu’nun yeni ve eski komutanları arasında büyük kavga ve çekişme
yaşanıyor.
6-7 yıl öncesinin hesapları bugün açılıyor, aynı dönemde görev yapan TSK komutasındakiler birbirine fatura çıkarıyor ve bunu ağır biçimde ödemesini istiyor.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök bir yanda, dönemin kuvvet komutanları diğer yanda...
“AKP Hükümetini devirme” iddiasıyla açılan “Balyoz Soruşturması” kapsamında eski 1. Ordu Komutanı E. Orgeneral Çetin Doğan ile eski Genelkurmay Başkanı E. Orgeneral Hilmi Özkök birbirine girdi.
Çetin Doğan’ın, Özkök için “Onun lakabı Köstebekti” açıklaması, “Ben emekli olduktan sonra kozmik odada darbe araştırması yaptırdın mı?” sorusu; ve Özkök’ün de, çok önceden başka bir komutan için söylediği Mevlâna’dan alıntı sözü tekrar ederek, “Bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye!” demesi “silah arkadaşlığı ruhunu” gündeme getirdi.
***
Ceviz Kabuğu programlarımda ve kitaplarımda, Türk Ordusu’nun bir “bütün” gibi görünmesine karşın, yakın siyasi tarihimizin büyük bölümünde “bölündüğünü” ortaya koyduk. Bu gerçeği, yıllar sonra Ordunun en üst komutanları itiraf ettiler. 27 Mayıs öncesi, 12 Mart öncesi,
12 Eylül öncesi ve hatta
28 Şubat’ta bile TSK bir
“bütünlük” içinde değildi.
Tören düzenleme
konusunda hiçbir eksiği
olmayan TSK, iş bitene
kadar “bütünlük görüntüsü” vermeyi de iyi sahneliyordu. Ama, yukarıda saydığım tarihlerde ne olduğunu sonradan tüm Türkiye öğrendi.
Ne yazık ki, bugün geldiğimiz noktada da komutanlar arasında “Sen adam mısın?” tartışması yaşanıyor.
6 yıl öncesinden uyarı
Türk Ordusu’nda “silah arkadaşlığı ruhunun yara alması” dış etkenlere de bağlı. Ama nedense, her türlü yüksek ve kaliteli eğitim olanaklarına sahip ve bunu uygulayan TSK, bu konuda hep sınıfta kalıyor.
Bakınız, altı yıl önce, 26 Ağustos 2004’de kaleme aldığım “Silah Arkadaşlığı” başlıklı yazımda özetle neler
yazmıştım:
Bilindiği gibi, bu günlerde TSK’da devir-teslimler sürüyor. Bugünkü programda Jandarma Genel Komutanlığı’ndaki tören var. Orgeneral Şener Eruygur, 44 yıldır şerefle taşıdığı üniformasını emeklilik dolayısıyla çıkarıyor ve Genel Komutanlık görevini de, yine kendisi gibi benzer görevlerde bulunan bir başka “silah arkadaşına” (Org.Fevzi Türkeri’ye) teslim ediyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki(TSK) en küçük rütbeden en büyüğüne kadar görev teslim törenlerinde hep bu “silah arkadaşlığı” vurgulanır.
Yasal görevlerini silahlı olarak yapanlar için bu kavram çok önemlidir. Ancak, bu tür mesleklerin içinde hiçbiri ordudaki silah arkadaşlığı kadar anlam taşımaz.
Silah arkadaşları yasal görevlerini sürdürürken, birileri de başka bir görev sürdürüyor. Hem de çok uzun yıllar boyunca.
Nedir bu?..
“Silah arkadaşlığı” ruhunu öldürmek!..
53 yıl önceki bir kitapta, birilerinin bu amaçları açıkça belirtiliyor. Bu amaçların içinde, bugün gerçekleşmiş olan başka maddeler de var. Hepsini birlikte okuyalım:
“1- Milli Müdafaa (Savunma) makamına mutlaka bir sivil zatın getirilmesi.
2- Ordunun sivil bir makama tabi olması.
3- Küçük rütbeli subaylar da dahil olduğu halde, bütün nakil ve tayinlerin bizzat Milli Müdafaa Vekili tarafından yapılması.
4- Subaylar muhitinde silah arkadaşlığı ruhunu söndürecek, subaylık imtiyazını lağvederek onları alelâde vatandaş seviyesine indirmeli.
5- Siyasi partilere girmek, seçimlere iştirak etmek, siyasi neşriyat yapmak gibi askerler için olan memnuniyeti kaldırmalı. Subayların evlenmek için izin almaları keyfiyetini ve asker düğünlerinde yapılan an’anevi merasimi yasak etmelidir.”
53 yıl önce deşifre edilen bu amaçlar ile bugünkü durumu karşılaştırmayı değerli okuyuculara bırakıyorum...
Kara misyon!
Yarım yüzyıl öncesinden süregelen bu “kara misyon” ortada iken, Türk Ordusu’nun bundan kurtulamaması içler acısı.
Bizim açımızdan ise, uzun yıllar öncesinden gelen bu belge-yazı, tarihe tanıklık eden bir aydın olarak, baskılara boyun eğmeden sürdürdüğümüz “uyarma ve uyandırma” görevimizi yaptığımızı gösteriyor.
Genç meslektaşlarımıza ve ders almak isteyenlere küpe olsun.
İyi pazarlar.