Seçimlerden sonra
Türkiye'miz Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimlerini yaptı.
İktidar açısından büyük talihsizlik seçimlerin OHAL şartlarında yapılmasıydı. OHAL şartları söz hürriyetini, davranış hürriyetini büyük ölçüde engelliyor. OHAL'den doğan bütün kısıtlamalar seçimin üstüne düşen gölgelerdir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde devletin bütün imkanları Sayın Erdoğan için kullanılmıştır. Burada bütçeden yardım alan veya alamayan partilerin sahip oldukları imkanlarla iktidarın kullandığı gücü kıyaslamak mümkün değildir. Demokrasiye inanmış bir iktidara yakışan OHAL rejimini kaldırıp ondan sonra seçimlere gitmekti. Siyasi tarih bunu bütün yönleriyle değerlendirecektir. Televizyon yayıncılığı ise seçimde tam bir yüz karasıdır. TRT, iktidarın destekçisi olmuştur. AKP'nin kontrolündeki diğer TV kanalları da bu yolda dört başı mamur bir dalkavukluk yarışına girmiştir. İzmir'deki CHP mitingine katılan 3 milyon Ankara'dan 2 milyon destek almış, İstanbul'da 5 milyona ulaşmıştır. TRT ve dalkavuklar zinciri medya bu muhteşem manzaraya hiç yer ayırmamıştır. Bunlar utanılacak gelişmelerdir. OHAL'in iktidara sağladığı güce, TV'lerin hakimiyeti eklenince muhalefet çaresiz kalmıştır. Devletin bütün araçları iktidar mitingleri için seferber edilmiş, devlet memurları, işçiler hatta öğrenciler bindirilmiş kıtalar haline getirilmiştir. İktidar; muhalefete ait halk indinde itibar gören vaatleri kendi düşüncesiymiş gibi gündeme taşımıştır.
Zikzaklı siyaset
Sayın Erdoğan 16 yıllık icraatının her türlü eksik, kusur, günah ve yanlışını bizzat omuzlamak zorundadır. Dış politikada kamuoyunun cevap beklediği iki önemli soru vardır; Birincisi ABD Dışişleri Bakanıyla yapılan görüşmede bir zabıt tutulmamış veya tutulmuşsa kamuoyuna açıklanmamıştır. Aynı durum seçim öncesi İngiltere'ye yaptığı, hakkında hiçbir açıklamada bulunulmayan Londra seyahati ile ilgilidir. Dünya bankacılığının merkezi olan İngiltere ile neler görüşülmüş ABD'ye ve İngiltere'ye hangi tavizler verilmiştir? 16 yıldır takip edilen zikzaklı siyaset AB'yi Türkiye'nin ufkundan çıkarmıştır. Başta Suriye olmak üzere komşularımızla olan ilişkilerimize peşin hükümden uzak, akıllı bir üslupla bakamıyoruz. Önümüzdeki 5 yılda cumhurbaşkanlığı makamı yanlışlarını gören bir çizgide olursa bu memleketin ve kendisinin hayrına olacaktır. Öncelikle her türlü israf projesine son verilmelidir. Yatırım için yapılan harcama ekonomiye ne zaman dönecektir? Bu hesap çok önemlidir. Türkiye'de AKP dönemine kadar görev yapan iktidarlar 79 yılda toplam 713 milyar dolar harcamıştır. AKP iktidarı 16 yılda 2 trilyon 94 milyar dolar harcamıştır. Bu rakamlar dikkatle incelenirse israf çok açık görülecektir.
Sayın Erdoğan'ı çeviren ikinci sur hiç şüphesiz ekonomidir. Türkiye'nin 453 milyar dolar dış borcu var. AKP 2002'de iktidara geldiği zaman toplam borcumuz 130 milyar dolardı. AKP döneminde 323 milyar dolarlık borçlanma yapılmıştır. Buna kısa vadeli borçların döndürülmesini de eklemek zorundayız. Ülkemiz son yıllarda cumhurbaşkanı ve çevresini içine alan ekonomi yönetimini de kapsayan bir güven kaybı yaşıyor. Bu güven kaybının aşılması lazım. 16 yıldır devam eden yanlış politikalarla tarım hayatımız, hayvancılığımız felç edilmiştir. Türkiye yeniden kendi kendine yeten bir ülke olduğu dönemin sırlarını araştırmalı ve köye geri dönüşü hızlandıracak politikalarla tarıma, hayvancılığa ciddi, tutarlı, devamlı teşvik tedbirleri getirilmelidir.
Ortak akılda birleşmeli
Devlet an az iki sene yabancı konuklar için verilenler hariç her türlü kokteyli, yemekli toplantıyı kaldırmalıdır. Ayrıca en az 3 yıl süreyle yeni araç alımı durdurulmalı, asla araç kiralanmasına izin verilmemelidir. Bugün AKP'yi destekleyen büyük güçlerin başında yandaş inşaat sektörü gelmektedir. Devlet ve belediye kadroları AKP'li müşavirlerin işgali altındadır. Aynı yanlış Dışişleri Bakanlığı'nda da yapılmış, yüzlerce insan Moral Müşaviri denilerek bu bakanlığa doldurulmuştur. Büyük bir kısmına dış temsilciliklerde görev verilmektedir.
Türkiye'de sanayi modernleşmeye mecburdur. Makine ve teçhizatımız eskimiştir. En az 4 yıl vadeli bir sanayi programı hazırlayıp uygulamaya koymak durumundayız. Ekonomide özlenen hedeflere ulaşmak plan ve program disipliniyle mümkündür.
Türkiye, 17 milyon insanı açlık sınırının altında yaşarken yabancıları doyuracak bir ülke değildir.
Sayın Erdoğan seçimleri kazanmıştır. Şöylesiyle, böylesiyle meşgul olmanın faydası yoktur. Yapılacak iş ortak akılda birleşmek, ülkenin huzuruna, güvenliğine, kalkınmasına yardımcı olmaktır. Kendisine bu yolda birleştirici irade ve başarılar diliyoruz.