Seçim sonrası ekonomi ne olur?
Fırtınalı bir havada, art arda çakan şimşekler ve gök gürültüleri arasında, hava boşluklarına düşüp sarsılan, gittikçe irtifa kaybeden bir uçakta olsaydınız aklınızdan neler geçerdi?
Kaptan pilotun moral vermek amaçlı olduğu her halinden belli olan, "her şey yolunda, plana uygun şekilde uçuyoruz, sözüme güvenin" cümlelerini duymak size inandırıcı gelir miydi?
Duyduklarınıza mı yoksa yaşadıklarınıza, hissettiklerinize mi inanırdınız?
Hele bir de uçak tam havalandıktan az sonra bu uçuşun, kaptan pilotun ilk uçuşu olduğunu, yani daha önce hiç bu büyüklükte bir uçağı bu rotada, üstelik de fırtınada uçurma tecrübesi olmadığını öğrenmiş olsaydınız kendinizi ne kadar güvende hissederdiniz?
Dualar etmek ve mucize beklemek dışında elinizden bir şey gelir miydi?
Güneşli ve açık bir havada, güle oynaya havalanan, gittikçe yükselen, belirlenen rotada, belirli bir sürede uçup hedefine varması beklenen bir uçağa benzeyen ekonomimiz, uzun bir süredir fırtınalı havanın etkisi altında.
Yakıtımız gittikçe azalıyor, yumuşak iniş yapabileceğimiz bir pist henüz görünürde yok.
Hepimiz aynı uçaktayız
Her seçim öncesi olduğu gibi sürpriz paketler arka arkaya açıklanırken diğer taraftan ülkeyi yönetenler herkesten fedakârlık bekliyor.
Marketçisinden bankacısına kadar tüm patronlara kendinize çeki düzen verin, elinizi taşın altına koyun, sırtınızdaki paraşüte güvenip uçaktan atlayarak kurtulmayı düşünmeyin mesajı veriliyor.
Belirli bir kesim ağız birliği etmişçesine, seçimler sonrası, yılın ikinci yarısında havaların düzeleceğini, ekonominin tekrar eski günlerdeki gibi yükselişe geçeceğini anlatıyor. Ama sokaklarda, esnafta, işçide, patronlarda buna inanacak moral bu defa pek yok gibi.
Her seçim öncesi yaratılan "mucize" algısı bu defa tam olarak hedefe ulaşmıyor.
Sarsıntıları derinden hissedenler endişelenmekten kendilerini alıkoyamıyorlar.
Ters giden bir şeyler var.
Bu defa herkes farkında. Ekonominin tekrar yükselişe geçmesi için fiyatların ve faizlerin hızla düşmesi gerekiyor.
Yabancı ülkelerden uygun maliyetli kaynak bulmak şart ancak bu fırtınalı havada, acemi bir pilotun uçurduğu bu uçağa yakıt ikmali yapma konusunda fazla gönüllü yok.
Olsa da maliyeti çok.
Yine de başka şansımız bulunmuyor.
Bedeli neyse ödeyerek, varmak istediğimiz hedefe kadar havada kalmak zorundayız.
Mucizelere inanmaya ve bildiğimiz tüm duaları okumaya devam edelim. Önceki yıllarda olduğu gibi yine tam da seçim öncesinde kaynağı tam olarak bilinmeyen nakit girişleri (net hata noksan) ile geçici de olsa bir rahatlama yaşanır belki.
Seçim sonrası Allah kerim... Hepimiz aynı uçaktayız malum. Kemerler bağlı, koltukları dik duruma getirip bekleyelim.
Başka da yapacak bir şey yok ne yazık ki.
Ne dışarıdaki fırtınayı durdurabiliriz ne de acemi pilotu değiştirebiliriz. Uçaktan da inemeyeceğimize göre, bu fırtınadan uçağımızla birlikte sağ çıkmaktan başka umudumuz yok. Ama ünlü yazar Haruki Murakami'nin de dediği gibi;
"Fırtına geçtikten sonra nasıl atlattığınızı hatırlamayacaksınız. Nasıl hayatta kaldığınızı da. Hatta fırtınanın dinip dinmediğinden bile emin olamayacaksınız. Ancak bir şey kesindir; fırtınadan çıktıktan sonra fırtınaya girenle aynı insan olmayacaksınız. "